İdare, Yürüttüğü Hizmetin Doğrudan Sonucu Olan, İdari Faaliyet İle Nedensellik Bağı Kurulabilen, Özel ve Olağan Dışı Zararları Kusursuz Sorumluluk İlkesi Gereği Tazminle Yükümlüdür

T.C.
DANIŞTAY
ONUNCU DAİRE
 
Esas : 2012/2512
Karar : 2015/4746
Tarih : 04.11.2015

İstemin Özeti : Samsun 1. İdare Mahkemesince davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda verilen 23/11/2011 tarih ve E:2010/1087, K:2011/1475 sayılı kararın; taraflarca aleyhlerinde olan kısmın hukuka aykırı olduğu iddia edilerek temyizen incelenmesi ve bozulması istenilmektedir.

Savunmaların Özeti : Davalı idare tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş olup; davacı tarafından savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : Selçuk Tosun

Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulüyle davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun Ek 1. maddesi uyarınca, Danıştay Onuncu ve Altıncı Dairelerinden oluşan Müşterek Kurulca gereği görüşüldü:

Dava; davacıların müştereken maliki oldukları Samsun İli, Tekkeköy İlçesi, Kutlukent Mahallesi, 512 Ada, 1 parsel sayılı taşınmazda “Kutlukent Organize Sanayi Köprülü Kavşak” inşaatı nedeniyle, meydana geldiği ileri sürülen değer kaybı nedeniyle oluşan 266.848,20 TL zararın 01/06/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ve Sulh Hukuk Mahkemesi’ndeki tespit ve noter- ihtarname masrafları toplamı olan 466,00 TL’nin de dava tarihi olan 14.7.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Samsun 1. İdare Mahkemesince; Anayasamızın 125. maddesi, son fıkrası uyarınca; idarelerin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü oldukları, davalı idarece Samsun – Ordu Devlet Yolu üzerinde Kutlukent Organize Sanayi Köprülü Kavşağı ve üst geçit yapımı nedeniyle, davacıların taşınmazında meydana gelen değer kaybının objektif sorumluluk esasına dayalı olarak tazmin edilmesi gerektiği, yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor uyarınca tespit edilen, davacının arsasında meydana gelen toplam 65.229,60 -TL değer kaybının idareye başvuru tarihi olan 1.6.2010 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, kalan kısmı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

Taraflarca, anılan mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulmasını istenilmektedir.

Temyizen incelenen kararın, taşınmazın değer kaybına ilişkin kısmı yönünden;

Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür.

Kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ya da diğer adıyla “fedakarlığın denkleştirilmesi” ilkesi, nimetlerinden tüm toplum tarafından yararlanılan idarenin eylem ve işlemlerinden doğan külfetlerin, sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararların, kusuru olmasa dahi idarece, tazminini öngörmektedir. Risk sorumluluğundan farklı olarak burada, kazalardan kaynaklanmayan, diğer bir deyişle arızi nitelikte olmayan, önceden öngörülebilen zararların tazmini söz konusudur. İdari faaliyetin doğal sonucu olan bu zarar, etki alanı bakımından sınırlı, özel ve olağan dışı nitelik arz etmektedir.

Öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. maddesinde, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” kuralına yer verilmiştir.

Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olup, bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 30.4.2011 tarihli rapor ve 20.7.2011 tarihli ek rapora göre; davacılara ait taşınmazın Tekkeköy Belediyesi imar planı içinde, üzerine ayrık nizam 4 katlı bina yapılabilir durumda boş arsa olduğu, taşınmazda şu haliyle tarım yapıldığı, üzerinde bina veya müştemilat bulunmadığı, kavşak ve üst geçit yapılmasından dolayı, parselin doğusuna duvar çekildiği ve bu cephesinin kapatıldığı, taşınmazın imar durumu ve mevcut durumu dikkate alındığında üzerine yapılabilecek inşaat ve eklentilerinde bir azalma olmadığı, ancak köprü yapılmasından dolayı taşınmazın mevcut kotunun köprünün kotundan 8 metre civarında değişen yükseklikte aşağıda kaldığı, taşınmazda kavşak ve üst geçit inşaatı nedeniyle ulaşım, doğal afetler, görünüm, estetik, mimari çözüm, çevre emniyeti, ekonomi, ticari kazanım ve yapım maliyetleri yönünden % 16 oranında değer kaybının meydana geldiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, kavşak ve üst geçit yapımı sonrasında davacılara ait taşınmazın değer yitirdiği ve oluşan maddi zararın kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca davalı idarece karşılanması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.

Bununla beraber, Mahkemece hükme esas alınan 30.4.2011 tarihli raporda, davacılara ait taşınmazın uğradığı değer kaybının hesaplanmasına esas olan m2 birim fiyatının 275,00-TL olarak belirlendiği, ancak davaya konu taşınmaz ve aynı yerde bulunan taşınmazlarla ilgili olarak davalı idarece Tekkeköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti davalarında ve davacı tarafından sulh hukuk mahkemesinde açılan tespit davasında yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporlarında ise taşınmazın m2 birim fiyatının 500 – 600-TL olarak takdir ve tespit edildiği görülmektedir.

Bu itibarla, davaya konu taşınmazın değerinin tespitine ilişkin bilirkişi raporları arasında belirtilen çelişkinin giderilebilmesi amacıyla yeniden oluşturulacak farklı bir bilirkişi heyeti ile birlikte taşınmazdaki değer kaybının yeniden tespiti gerekmekte olup; bu itibarla eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararda bu yönden hukuki isabet bulunmamaktadır.

Kararın; adli yargıda yaptırılan tespit ve idareye yapılan başvuru için harcanan ihtarname masrafının tazminine ilişkin kısmına gelince;

İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar, idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin malvarlığında meydana gelen azalma veya elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan zarardır.

Bakılan uyuşmazlıkta; davacı tarafından adli yargı mercilerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi ve muhakeme masrafları ile ihtarname giderlerinin objektif sorumluluk esaslarına göre tazminine hükmedilen idari eylemden doğduğu tartışmasız olduğundan; söz konusu tutarların da davacının toplam zararı içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla; İdare Mahkemesince hükme esas alınmamış olsa dahi adli yargı yerinde yaptırılan tespit masrafının ve davalı idareye yapılan başvuru için harcanan ihtarname masrafının da davalı idarece tazminine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde verilen kararın bu kısmında da hukuka uyarlık görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, Samsun 1. İdare Mahkemesi’nin 23/11/2011 tarih ve E:2010/1087, K:2011/1475 sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 04.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Dava konusu olayda; davacıya ait taşınmazın yakınında bulunan sinyalize edilmiş dört kollu damla kavşağın trafik yoğunluğunu karşılayamaması nedeniyle farklı seviyeli üç kollu yonca kavşak şeklinde yeniden inşa edildiği, inşası 2010 yılında tamamlanan bu “Kutlukent Organize Sanayi Köprülü Kavşağı”nın kamulaştırma işlemlerinin 1996 yılında tamamlandığı ve bölgeye yönelik imar planının ise 1997 yılında yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır.

Dava dosyasının ve konuyla ilgili diğer dosyaların incelenmesinden; davacının taşınmazında meydana gelen değer kaybının, taşınmazın kamulaştırma koridoru dışında tutulmasına, bir başka deyişle kamulaştırmanın hatalı yapılmasından kaynaklanmasına dayandırıldığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Ancak, bu iddia, kamulaştırma işlemine karşı açılacak bir iptal davasında değerlendirilebilecek olup, bakılan uyuşmazlıkta kamulaştırma işleminin ve imar planının hukuka aykırı olduğu yolunda verilmiş bir yargı kararı da bulunmamaktadır.

Bu haliyle, trafik güvenliğinin ( can ve mal emniyeti ) sağlanması amacıyla, kamu yararına, tekniğine ve onaylı projesine uygun olarak yapımı gerçekleştirilen kavşak inşaatında davalı idarenin hizmet kusuru ya da kusursuz sorumluluğu bulunmamaktadır.

Bu nedenle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken tazminat isteminin kısmen kabulü yolunda verilen kararın bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına karşıyız.

Bu Yazıyı Paylaşın