Limited Şirketi Ortağının Ortak Olduğu Şirketten 4/1-(a) Kapsamında Yapılan Sigortalılık Bildirimi Geçerli Değildir

T.C.
YARGITAY
ONUNCU HUKUK DAİRESİ
 
Esas : 2019/3541
Karar : 2021/2064
Tarih : 23.02.2021

Dava, aksine Kurum işleminin iptali ile 27.12.2006 – 27.12.2013 tarihleri arasında kalan süreler içerisinde çakışan sürelerde 5510 sayılı Yasanın 4’üncü maddesinin (a) bendi kapsamında sigortalı sayılması ile 01.01.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Eldeki davada mahkemece ilk kez verilen 17.05.2016 tarihli karar, Dairemizin bozma ilamı ile “…25.07.2002 tarihinden itibaren hisse devralmak suretiyle … Elektronik Bilgilendirme Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. ortağı olduğu ve ortaklığının halen devam ettiği anlaşılan davacının bu şirkete ait olduğu anlaşılan 1063908 sayılı 506 sayılı Yasa kapsamındaki işyerinden 17.04.2002 – 07.12.2006 tarihleri arasındaki sürelerde yapılan 506 sayılı Yasa kapsamındaki bildirimler ile 14.03.2005 tarihinden itibaren kurucu ortak sıfatıyla ortaklığının başladığı ve halen devam ettiği anlaşılan … Mağazacılık Limitet şirketine ait olan 1092954 sicil numaralı işyerinden 5510 sayılı Yasanın 4’üncü maddesinin a bendi kapsamında yapılan 08.12.2006 – 31.12.2009 ve 05.01.2011 – 27.12.2013 tarihleri arasında kalan sürelerde ortak olduğu dönemlere göre, kendi nam ve hesabına çalışmaları nedeniyle, 1479 sayılı Kanun/5510 sayılı Kanun 4/b ye tabi zorunlu sigortalı olup olmadığı üzerinde durulmalı ve 5510 sayılı Yasanın 53’üncü maddesinin ikinci fıkrası kapsamında yapılacak inceleme ve araştırma sonrasında sigortalılık sürelerinin ve sonucuna göre de tahsis şartlarının irdelenmesi” gereğine işaret edilerek, bozulmuştur.

Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)

Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)

Eldeki davada ise, bozma gereklerinin yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün olmayıp, mahkemece yetersiz görülen bilirkişiden ek rapor aldırılması yolu ile davacı hakkında Kurum genelgesinde 01.10.2008 tarihinden önce ortağı olduğu limitet şirkete ait işyerinden yapılan 506 sayılı Yasa kapsamındaki bildirimlerin geçerli sayılacağından bahisle 17.04.2002 – 07.12.2006 tarihleri arasında kalan sürenin aynen kabul edildiği, aynı şekilde devam eden 08.12.2006 – 31.12.2009 tarihleri arasında kalan sürenin de kesinti oluşturmadığı gerekçesi ile geçerli sayılması gerektiği kabul edilmiş ise de; kanunun aksine genelge hükümlerinin uygulanma kabiliyetinin bulunmaması bir yana, uyulan ve usuli kazanılmış hak oluşturan bozma ilamımızda da açıkça belirtildiği üzere, dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerine göre, kural olarak limited şirket ortakları az sayıda olmaları nedeniyle kendi işini yapan kimse konumunda oldukları için, 1479 sayılı Kanun/5510 sayılı Kanun 4/b ye tabi zorunlu sigortalı sayılırlar. Başka bir deyişle bunların ortağı oldukları limited şirketteki çalışmaları, hizmet akdine değil, vekâlet akdine dayalıdır ve 506 sayılı Kanun/5510 sayılı Kanun 4/a kapsamında değerlendirilemeyeceği belirgindir. Başka bir deyişle davacının ortağı olduğu limited şirkete ait işyerinden 506 sayılı Yasa kapsamında yapılan bildirimler 01.10.2008 tarihi öncesi ve sonrası bakımından geçerli sigortalılık vermez. Bu nedenle bu sürelerde kuruma ödenen primlerin 1479 sayılı Yasa/5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin “b” bendi kapsamındaki sigortalılığına aktarılması ve 5510 sayılı Yasanın geçici 63. maddesi de gözetilerek karşılanan prim gün sayısının belirlenmesi ile sonucuna göre tahsis şartlarının irdelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23/02/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın