İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık O. T.’in lehe kabul edilen 765 sayılı TCK’nun 342/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.06.2007 gün ve 264-18 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 10.10.2012 gün ve 2009/20811-17004 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.02.2013 gün ve 13219 sayı ile;
“… Sanık savunmasında, şirketin ortaklarından olduğunu, şirketin yetkilisi olan ağabeyinin kendisine çek keşide etme ve çek cirolama yetkisini verdiğini söylemiştir.
Sanık tarafından gösterilen tanıklar, sanığın şirket adına çekler keşide ettiğini söylemişler, hatta tanık M. E. şirkette 28 yıl çalıştığını, sanığın şirket adına çek keşide edip verdiğini, sanığın tek imza ile çek keşide ettiğini söylemiş, diğer tanıklar Ç. U., sanığın kardeşi ve şirketin ortaklarından tanık T. 04.02.2014ve tanık C. Ç. sanığın şirket adına çek keşide edip verdiği hususunda sanıkla benzer beyanlarda bulunmuşlardır.
Suça konu çek sanığın şahsi çeki olup, ön yüzünde sanığın imzası arka yüzünde sanığın cirosu ve ciro üzerinde Ş… Limited Şirketi’nin kaşesi bulunmaktadır. Sanık çekteki imzaların kendisine ait olduğunu, şirket kaşesini ise çeki ciroladığı kişinin factoring şirketinden para alabilmesi için vurduğunu söylemiştir.
Mahkemece, çeki sanıktan alan 2. ciranta C… Besicilik şirketinin temsilcisi duruşmada dinlenilmemiş, çekin hangi hukuki ilişkiye istinaden alındığı belirlenmemiş, Ş… Süt ve Süt Mamullerine verilen bir mal karşılığı yada sanığa sağlanan bir menfaat karşılığı çekin alınıp alınmadığı araştırılmamıştır. Kuşkusuz bu araştırmanın yapılması ve sanığın şirket adına hareket ettiğinin anlaşılması halinde, suç kastının varlığı konusunda sanık lehine gelişmeler olacaktır.
Ş… Limited Şirketi’nin yetkilisi M. T., sanık olan kardeşine çek keşide etmesi ve çek ciro etmesi konusunda bir yetki vermediğini, suça konu çek üzerine vurulan kaşenin de şirketlerine ait olmadığını söylemiş, sanık hakkında kurulan hükümde bu beyanlara dayandırılmıştır. Bu konuda beyanı sorulan sanık, ağabeyinin bu beyanlarına katılmadığını, abisinin kendisini hukuki sorumluluktan kurtarmak amacıyla böyle söylediğini iddia etmiş, kardeşlerinden tanık Y. T.’de sanığı doğrulamıştır. Gerçekten şirket yetkilisinin bu beyanları kendisini hukuki sorumluluktan kurtarmak amacıyla vermiş olabileceği göz ardı edilmiştir.
Sanık şirket adına bu şekilde imza ve ciro edilmiş binlerce çek imzalayıp verdiğini, bu konuda şirketin yetkilisi ağabeyi tanık M. T.’den almış olduğu vekâletnamesinin bulunduğunu söylemiştir. Sanığın bu şekilde binlerce çek verdiği iddiasında bulunmasına karşın mahkemece, sanığın şirket adına düzenleyip verdiği ödenmiş çekleri olup olmadığı araştırılmamış, vekâletnamedeki yetkinin çek keşide etme ve cirolama yetkisini kapsamadığı gerekçe gösterilerek sanığın mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Sanığa, şirket yetkilisi tarafından, sanıkça çek keşide edilmeden önce, sözlü olarak ya da zımnen çek keşide etme ve cirolama yetkisi verilmiş ise, artık sanığı cezalandırmak mümkün olmayacaktır. Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanlığının bu konuda birçok kararı olduğu gibi, Yargıtay Ceza genel Kurulunun uygulamaları da bu doğrultudadır. Nitekim Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanlığının 27.09.2012 tarihli ve 2009/22541 Esas, 2012/16162 sayılı kararında da rıza verilmesinin önemine vurgu yapılmış bu konuda gerekli araştırmanın yapılmamış olması bozma nedeni sayılmıştır. Kuşkusuz Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanlığının bu konuda verdiği kararlarla ilgili örnekleri çoğaltmakta mümkündür.
Cumhuriyet Başsavcılığımız, sanığa, Ş… Limited Şirketi’nin yetkili temsilcisi tarafından verilmiş zımni bir rızanın varlığı konusunda araştırma yapılmamış olmasının bozma konusu yapılması gerektiği düşüncesindedir…”,
Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Dairesince 20.03.2013 gün ve 5892-4607 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR :
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kentbank Anonim Şirketi vekili tarafından Türkiye İş Bankası Gazimahallesi/Ankara şubesinde bulunan 4286 00190533-30000 numaralı hesaptan keşide edilmiş, 1011856 seri numaralı, keşidecisi O. T., keşide yeri ve tarihi Ankara, 20.01.2001 olan hamiline düzenlenmiş 2.400.000.000 Lira bedelli çeke dayalı olarak çekteki birinci ciranta Ş… Limited Şirketi, ikinci ciranta C… Limited Şirketi ve dördüncü ciranta Ş… Limited Şirketi yetkili temsilcisi M. T.’in Ankara 16. İcra Hâkimliği nezdinde imzaya ve borca itiraz ettiği, yapılan imza incelemesi sonucunda çekteki imzanın M. T. eli ürünü olmadığının anlaşılması üzerine itirazın kabulüne, takibin durdurulmasına, sahtecilik suçundan gereğinin takdir ve ifası için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği,
Ticaret sicili kayıtları incelendiğinde Ş… Limited Şirketinin 30.11.1995 tarihinde kurulduğu, ortaklarının M. T. 04.02.2014Y.T. 04.02.2014L.T. 04.02.2014 ve O. T. olduğu, şirket ana sözleşmesi uyarınca ilk 5 yıl için M. T. 04.02.2014 şirket müdürü olarak seçilip temsile yetkili kılındığı, ortak kurulunun 19.12.2000 tarihli kararına göre M. T. 04.02.2014 10 yıl süre ile görev yapmak üzere yeniden şirket müdürü olarak seçildiği,
Cumhuriyet savcılığınca incelemeye esas olmak üzere şirket müdürü M. T. 04.02.2014 yazı ve imza örneklerinin alındığı, sanık O. T.’in de çek hesabının bulunduğu bankadan yazı ve imza örneklerinin getirtildiği, böylelikle M. T.’in teslim ettiği şirket kaşesi ile birlikte çek aslı üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, yapılan incelemede çek aslı ön yüzündeki keşideci imzasının ve arka yüzdeki birinci ciranta imzasının O. T. eli ürünü olduğu, çekte kullanılan kaşe ile mukayeseye esas alınan kaşenin aynı olmadığı sonucuna ulaşıldığı,
Sanığın çek hesabının bulunduğu Türkiye İş Bankası Gazimahallesi/Ankara Şubesinden karşılıksız çıkan diğer çeklerinin araştırıldığı, banka tarafından gönderilen ve suç tarihi ile aynı dönemde keşide edildiği anlaşılan bir çok çekte Ş… Limited Şirketinin birinci ciranta olarak cirosunun bulunduğu ve “karşılıksızdır” kaşesi vurulduğunun görüldüğü,
Sanığın savunmasında beyan ettiği vekaletnamenin dosya arasında olduğu, incelenmesinde vekâlet vereni Ş… Limited Şirketi adına şirket Müdürü M. T. 04.02.2014 vekil edelinin O. T. olan Ankara 2. Noterliğinin 02.05.1997 tarih ve 10740 sayılı genel vekâletnamesi olduğu, vekâletnamede O. T.’e şirket adına kambiyo senedi düzenleme yetkisi verilmediği,
Şirket yetkilisi M. T.’in; Ş… Limited Şirketinin ortağı ve temsile yetkili müdürü olduğunu, diğer şirket ortaklarının kardeşleri Y. L. ve O. T. olduğunu, şirketin faal olmadığını, ancak resmen de kapanmadığını, çeki incelediğini, şirket cirosundaki imzanın kardeşi O. T.’e ait olduğunu, üzerinde basılı kaşenin şirketlerine ait olmadığını, O. T.’in şirketin ismini kullanarak bu çeki verdiğini, O.’ın bu şekilde birçok çek vermek suretiyle şirketi borçlandırdığını beyan ettiği,
Tanık Y. T.’in; kendisi, O. M. ve L. T. 04.02.2014 olmak üzere dört kardeş Ş… Limited Şirketinin ortakları olduklarını, M. T. in çekleri imzalamaya yetkili olduğunu, O. T.’in de şirket işlerini yürüttüğü için çekleri imzalamaya ve çekleri alıp vermeye ait işlemleri yaptığını, M.’ın da bundan haberi olduğunu, bir şey demediğini, şirket kurulduğundan beri O.’ın aynı şekilde hareket ettiğini, şirket kasasının anahtarlarının M. T. ve O. T.’de durduğunu, M.’ın kendisini kurtarmak için O.’ın yetkisiz olduğunu söylemiş olabileceğini, işler bozulduğundan bu şekilde beyanda bulunduğunu, O.’ın kendi çeklerini de şirket adına kullandığını söylediği,
Tanık Ç. U.’ın; O. M., Y. ve L. T. kardeşlerin Ş… şirketi ortakları olduğunu, kendisinin de bu şirkette O. T.’in şoförü olarak 4-5 sene çalıştığını, O. T.’in resmi yetkisinin ne olduğunu bilmediğini, ancak O.’ın şirket temsilcisi gibi hareket ettiğini, süt almak için gittikleri yerlerde onun çek imzalayıp verdiğini, sürekli bu şekilde şirket adına ve şirket kaşesi ile çek düzenlediğini, diğer kardeşlerin de buna bir şey demediklerini ifade ettiği,
Tanık M. E.’nın; Ş… şirketinde uzun yıllar çalıştığını, O. T.’in diğer kardeşleri ile birlikte şirkete ortak olduğunu, O. T.’in şirket adına işlemleri takip ettiğini, fatura, çek vs düzenlediğini, şirket adına tek başına imza atıp işlemler yaptığını, çalıştığı dönemde bundan dolayı bir sorun çıktığını görmediğini, kasa anahtarının da O. T. de durduğunu dile getirdiği,
Tanık C. Ç.’in; Kastamonu’da süt toptancılığı yaptığını, A… şirketinin bölge bayisi olduğunu, O. T.’i 1996 yılından bu yana tanıdığını, kendisinden süt satın alıp Ankara’daki şirketinde ayran ve yoğurt vs. yapıp sattığını bildiğini, O. T.’in alışverişlerinde hem kendi hem de Ş… şirketi adına çek düzenleyip verdiğini, şirketin resmi yetkisi olup olmadığını bilmediğini, bu şekilde çekleri alıp kullandığını, ödemeleri O. T.’in yaptığını beyan ettiği,
Sanığın; suça konu çekin şahsına ait çek olduğunu, çekin ön yüzündeki keşideci imzasının ve arka yüzündeki birinci ciranta olan Ş… Limited şirketi kaşesi üzerinde bulunan imzanın kendisine ait olduğunu, ciro üzerinde basılı bulunan kaşenin de şirketin kaşesi olduğunu, şirketin ortağı olduğunu, şirketi temsile yetkili ağabeyi M. T.’ın çek keşide edebilmesi için kendisine vekâletname verdiğini, bu vekâletnameye istinaden şirket adına çeki ciro ettiğini, ikinci ciranta olan C… Şirketinden süt aldıklarını, çeki bunun karşılığı olarak verdiğini, üçüncü ciranta olan A.’ın C… şirketinin sahibi olduğunu, diğer cirantalar A… Anonim Şirketi ve Kentbank ile bir irtibatının olmadığını, kaşenin sahteliğinin söz konusu olmadığını, şirkete ait birçok kaşe olduğunu, kendisinde bulunan kaşeyi kullandığını, factoring şirketlerinden çekin paraya çevrilebilmesi için ciroya şirketin kaşesini bastığını, bu şekilde keşide ve ciro edilmiş binlerce çek olduğunu, bunların büyük bir çoğunluğunun ödendiğini, şirket iflas ettiği için kalan çeklerin ödenemediğini, çekte bir sahtecilik bulunmadığını, ağabeyi M. T.’ın ifadelerini kabul etmediğini, ağabeyinin şirket iflas ettiğinden bütün suçu ve sorumluluğu kendisine yüklemek için bu şekilde beyanda bulunduğunu savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Belgelerde sahtecilik suçu kasten işlenebileceğinden fail belgede sahtecilik yaptığını bilmeli ve bunu istemelidir. Bunun yanında amaç veya saikin bir önemi bulunmamaktadır. Ancak suçun bir hukukî ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla işlenmesi, suçun temel şekline göre daha az ceza ile cezalandırılması gereken bir hâl olarak öngörülmüştür.
Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 ile 19.04.2005 gün ve 221-38 sayılı kararlarında açıklandığı üzere; belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamayacak ancak bu durumda şartları var ise TCK’nun 30. maddesindeki hata hükümleri uygulanabilecektir.
Öte yandan, çek bir kambiyo senedi olup 5237 sayılı TCK’nun 210. maddesi uyarınca çek üzerinde sahtecilik yapılması durumunda fail hakkında resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanacak olup, Ceza Genel Kurulunun 06.05.1997 gün ve 63-96 sayılı kararında açıklandığı gibi çek üzerinde sahte ciro işlemi yapılması da resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacaktır.
Diğer taraftan, suç ve işlem tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunun 453/2. ve daha sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 551/2. maddeleri uyarınca ticari vekillerin açıkça yetkili kılınmadıkça kambiyo taahhüdünde bulunmaları mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık aşamalarda temsile yetkili kişi olmadığı halde Ş… Limited Şirketi adına ciro işlemi yaptığını kabul etmiş olup, yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda da suça konu cirodaki imzanın şirket yetkilisi M. T.’e ait olmayıp sanığa ait olduğu ve ciro üzerinde basılı kaşenin de şirketin kaşesi olmadığı belirlenmiştir. Sanık, şirketi temsile yetkili olan ağabeyi M. T.’in kendisine verdiği vekaletnameye istinaden ciro işlemini yaptığını savunmuş ise de bu vekaletnamede sanığa şirket adına çek düzenleyebilmesi için verilmiş açık bir yetki bulunmadığı gibi, şirketi temsile yetkili olan M. T. de tüm aşamalarda şirketi temsile yetkili tek kişinin kendisi olduğunu, sanığın çek düzenleme yetkisinin bulunmadığını beyan etmiştir. Nitekim şirket ve Ticaret Sicili kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Suça konu çek şirkete ait bir çek olmayıp sanığın şahsi çekidir. Sanığın kendi adına basılmış çekinin bulunması şirketten ayrı bir ticari hayatının bulunduğunu göstermektedir. Şirketi temsile yetkili kişi sıfatı ile çek düzenleyen bir kişinin kendisine teslim edilen şirket çekini düzenlemesi beklenirken, sanık, şirket çekini düzenlememiş kendi adına basılmış olan çekte şirket adına ciro yapmıştır. Sanığın çek bedelini ödememesi üzerine başlatılan takip şirket temsilcisinin borca itirazı üzerine durmuştur. Savunmasında belirttiği gibi sanığın factoring şirketlerinden daha kolay paraya çevrilebilmesi için suça konu çeke şirketin cirosunu yapıp kaşesini bastığı, sanığın keşide ettiği birçok çektede şirket adına aynı kaşe ile ciro işlemi yapıldığı ve tüm bu çeklere karşılıksızdır kaşesi vurulduğu anlaşılmakta olup, tüm bu deliller ve dosya kapsamından sanığın sahih olarak keşide ettiği çekin arka yüzünde sahte ciro işlemi yapmak suretiyle yüklenen suçu işlediği hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmıştır.
Bu nedenle, dosya kapsamı itibariyle araştırılması gereken başkaca bir husus bulunmadığından sanığın mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Daire kararı isabetlidir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve altı Genel Kurul Üyesi: “Sanığın şirketi temsile yetkisinin bulunduğunu savunması, bu savunmanın tanık beyanlarınca doğrulaması, Ankara 2. Noterliğinin 02.05.1997 tarih ve 10740 sayılı genel vekâletnamesinde açıkça çek düzenleme yetkisinden bahsedilmemekle birlikte sanığa verilmiş geniş yetkiler bulunması ve sanık müdafiince ibraz edilen mahkeme kararlarından sanık hakkında aynı dönemde benzer iddialar nedeniyle açılmış farklı davalar bulunması karşısında; sanığın sorumluluğunun kesin bir biçimde saptanabilmesi bakımından, ikinci ciranta olan şirket yetkilisinin ve diğer şirket ortağı kardeşlerin tanık olarak dinlenilmesi, sanık hakkında benzer iddialar nedeniyle açılmış dava dosyalarının akıbetlerinin araştırılması, savunma doğrultusunda sanık ile şirket yetkilisi kardeşi M. T.’in yüzleştirilmesi, sanık tarafından benzer şekilde düzenlenmiş çeklerin daha sonra şirket tarafından ödenip ödenmediğinin tespiti ile hata hükümleri de tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekir iken, eksik araştırmayla hüküm kurulmasının ve Özel Dairece de bu hükmün onanmasının isabetli olmadığı” düşüncesiyle itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- ) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.01.2014 günü yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 04.02.2014 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.