YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem: Davacı adına, ………. Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin 2005 yılına ait vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 26/07/2012 tarih ve 2 takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
Mahkemenin İlk Kararının Özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında aşağıdaki hukuksal nedenler ve gerekçeye yer verilmiştir:
Davacının kanuni temsilcisi olduğu şirket adına düzenlenen ihbarnamelere ilişkin tebliğ alındılarının 213 sayılı Kanunun 102. maddesinde belirtilen kişilerden birine imzalatılmadığı anlaşılmıştır.
Dolayısıyla usulüne uygun tebliğ bulunmadığından kesinleşmiş bir amme alacağının varlığından bahsedilemeyeceği açıktır. Vergi Mahkemesi, bu tespitlerden hareketle, uyuşmazlık konusu ödeme emrinin iptaline karar vermiştir.
Daire Kararının Özeti: Davalı idarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin, 02/03/2017 tarih ve E:2013/4745, K:2017/2195 sayılı kararında aşağıdaki hukuksal nedenler ve gerekçeye yer verilmiştir:
Türk Vergi Sisteminde, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin tarh ve tahakkuk usulleri 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda, tahsil usulleri ise 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir. Bir kamu alacağının tahsil edilebilmesi için öncelikle 213 sayılı Yasaya göre tarh ve tahakkuk usulleri ile 6183 sayılı Yasaya göre tahsil usullerinin sırasıyla denenmiş olması zorunludur. Bu zorunluluğun doğal sonucu olarak, sistematiğin içinde yer alan bir idari işlemin bu amaçla tesis edilebilmesi için bir önceki hukuki durumun tekemmül etmiş olması hali aranmalıdır. Dolayısıyla bir önceki safha tekemmül etmeksizin bir sonraki safhaya ilişkin idari işlem tesis edilemeyeceği gibi, sistematik içinde yer alan herhangi bir işleme karşı dava açılması durumunda ise önceden kesinleşmiş hukuki durumların yeniden incelenmesi yasal olarak mümkün değildir.
Olayda dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan ve şirket adına düzenelenen 12/11/2007 tarihli ve 2007/70 sayılı vergi ceza ihbarnamesinin şirketin bilinen adresine memur eliyle tebliğe çıkarıldığı, adres tespit tutanağına muhatabın adreste tanınmadığı belirtilerek yalnızca memur tarafından imzalandığı, bunun üzerine 03/10/2008 tarihinde ilanen tebliğ edildiği, daha sonra şirket adına düzenenlenen 15/01/2013 tarihli ve 2008/04 sayılı ödeme emrinin ise “…” adresinde tebliğe çıkarıldığı, tebliğ alındısının üzerine “adresten ayrıldığının beyan edildiği” ibaresi yazılarak muhtar ve posta dağıtıcısı tarafından imzalandığı ve 03/11/2009 tarihinde ilanen tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda her ne kadar şirket hakkındaki ödeme emrinin dayanağını oluşturan ihbarnameye ilişkin tebliğ zarfının Vergi Usul Kanununda belirtilen kişilerce usulüne uygun olarak imzalatılmadan ilanen tebliğ yoluna gidilmiş ise de, şirket adına düzenlenen ödeme emrinin Kanunda belirtilen usule uygun olarak ilanen tebliğ edildiği sabit olduğundan önceki safhalara ilişkin bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmediğinden dava konusu ödeme emrinin iptali yolundaki mahkeme kararında yasal isabet bulunmamaktadır. Danıştay Dördüncü Dairesi bu gerekçeyle kararı bozmuştur. Davacının karar düzeltme istemi ise reddedilmiştir.
Israr Kararının Özeti: Mahkeme, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
Temyiz Edenin İddiaları : Davalı idare tarafından, 6183 sayılı Kanunun 54 ve müteakip maddelerine göre düzenlenen ve tebliğ edilen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
Karşı Tarafın Savunması : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi …. Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
KARAR :
İNCELEME VE GEREKÇE :
Maddi Olay: Davacı, … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin kanuni temsilcisidir.
Uyuşmazlık konusu ödeme emrinin dayanağı olan ve şirket adına düzenlenen 12/11/2007 tarihli ve 2007/70 sayılı vergi ceza ihbarnamesi, şirketin bilinen adresine memur eliyle tebliğe çıkarılmış, adres tespit tutanağı, muhatabın adreste tanınmadığı belirtilerek memur tarafından imzalanmış, 03/10/2008 tarihinde ilanen tebliğ edilmiştir.
Şirket adına düzenenlenen 15/01/2013 tarihli ve 2008/04 sayılı ödeme emri, “…” adresinde tebliğe çıkarılmış, tebliğ alındısının üzerine “adresten ayrıldığının beyan edildiği” ibaresi yazılarak muhtar ve posta dağıtıcısı tarafından imzalanmış ve 03/11/2009 tarihinde ilanen tebliğ edilmiştir.
Şirket tarafından ödeme emrine konu vergi borcunun ödenmemesi üzerine, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla 26/07/2012 tarih ve 2 takip numaralı uyuşmazlık konusu ödeme emri düzenlenmiştir.
İlgili Mevzuat: 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, kanuni temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükmüne yer verilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği hüküm altına alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kanuni temsilcisi olduğu şirketin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrine karşı açılan bu davada, önceden kesinleşmiş hukuki durumların yeniden incelenmesi yasal olarak mümkün olmadığından, şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği incelenerek varılan sonuç hükme esas alınarak davanın sonuçlandırılması hukuka uygun düşmemiştir.
Bu durumda, kanuni temsilci sıfatıyla davacının takibi öncesinde, kamu borcunun tahsili amacıyla ne gibi işlemlerin yapıldığının ve kamu alacağının tahsil zamanaşımına uğrayıp uğramadığı da dahil olmak üzere davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin diğer hususlar yönünden hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesi amacıyla yapılacak inceleme sonucuna göre, yeniden karar verilmek üzere vergi mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- … Vergi Mahkemesinin, … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/07/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.