Bitkisel Proteinler Daha Uzun Süre Tok Tutabiliyor

Yeni bir araştırma bitkisel proteinlerin, hayvansal proteinlere kıyasla, kişiyi çok daha uzun bir süre tok tutabileceğine işaret ediyor.

Danimarka’da Kopenhag Üniversitesi’nden obezite konusunda uzman Anne Raben’in liderliğinde yürütülen son bir araştırmada 43 genç erkek denek, her biri iki haftalık aralarla, üç farklı günde üç farklı öğünden oluşan kahvaltılarla beslendiler. Bu öğünler protein köftesi  ve püre içerikleri açısından farklıydılar. İlk öğün yüksek düzeyde protein içeren etli köfte ve patates püresinden oluşurken, ikincisi bol proteinli baklagiller (kuru fasulye ve mercimek gibi) içeren köfte ve kurutulmuş bezelye püresinden, üçüncüsü de düşük proteinli baklagilleri içeren köfte ve kuru bezelye ile patates püresi karışımından oluşuyordu. Araştırmacılar, öteki iki kahvaltıya kıyasla, yüksek düzeyde protein içeren baklagillerden oluşan bir kahvaltı sonrasında deneklerin kendilerini çok daha uzun bir süre tok hissettiklerine tanık oldular.

Daha da şaşırtıcı bir durum, deneklerin yüksek proteinli bitkilerden oluşan köfteleri içeren kahvaltıların en doyurucu kahvaltılar olduğunu söylemelerine karşın, düşük proteinli sebzeler içeren köftelerden oluşan öğünlerin kendilerini yüksek proteinli et içeren köftelerden oluşan kahvaltı denli tok tuttuğunu belirtmeleriydi.

Raben’in önderliğindeki araştırmada, yüksek proteinli baklagillerle beslendiklerinde deneklerin, öğle yemeğinde yüksek proteinli etle ya da düşük proteinli baklagillerle beslendiklerine kıyasla, %12-13 oranında daha az kalori tükettiklerine de tanık olundu. Bu da, 95-105 kalori arasında bir farklılık anlamına geliyordu.

Lif miktarı ve tokluk hissi

Tüm öğünler fırında pişirilmiş, ya dana ya da domuz etli köftelerden ve patatesten (yüksek proteinli et köftesi) ya da kuru bakla ve kuru bezelyeden (yüksek proteinli baklagillerden oluşan köfte), ya da kuru bakla, kuru bezelye ve patatesten (düşük proteinli köfte) oluşmaktaydı. Köftelerin tümü de çeşitli baharatlar, kolza tohumu yağı ve tereyağı içermekteydi.

Gerek yüksek proteinli et köftesinde, gerekse yüksek proteinli baklagiller köftesinde kalorilerin yüzde 19’u proteinlerden gelirken, yüzde 53’ü karbonhidratlardan gelmekteydi. Ancak yüksek proteinli köfteler arasındaki farklılık her birinin içerdiği lif miktarından kaynaklanmaktaydı. Yüksek proteinli et köftesinin her 100 gramında yalnızca 6 gram lif bulunurken, yüksek proteinli baklagillerden oluşan köftenin 100 gramı 25 gram lif içermekteydi.

Öte yandan, düşük proteinli baklagillerden oluşan köftedeki kalorilerin yalnızca yüzde dokuzu proteinlerden gelirken, yüzde 62’si karbonhidratlardan geliyordu ve bu köftenin her 10 gramı 100 gram lif içeriyordu.

19 Ekim 2016 tarihinde Food and Nutrition Research dergisinde yayımlanan araştırmanın bulguları yüksek proteinli baklagillerden oluşan köftede lif miktarının daha yüksek olmasının tokluk duygusunun yaratılmasında, yüksek proteinli et köftesine kıyasla, çok daha etkili olabileceğine işaret ediyor.

Raben, lifler ve proteinlerin farklı düzenekler aracılığıyla etkili olduklarına, liflerin bedende herhangi bir bozulmaya uğramadıklarına ve bu yüzden bedenden atılıncaya dek sindirim yolunda kaldıklarına dikkat çekiyor. Oysa protein sindiriliyor ve bedende soğuruluyor ve böylelikle, beynin de aralarında olduğu, beden dokuları bileşenlerinden yararlanabiliyorlar.

Lezzetli yiyecekler ve tokluk hissi

Araştırmacılar elde edilen bu sonuçların bitkisel proteinlerle beslenmenin, hayvansal proteinlerle beslenmeye kıyasla, ille de insanları her zaman daha tok tutacağı anlamına gelmeyeceğine parmak basarak, benzer lif ve protein içerikli öğünlerle ilgili daha kapsamlı deneylerin yapılmasında yarar olduğunu belirtiyorlar.

Araştırmanın kısıtlayıcı özelliklerinden biri de öğünlerin tadındaki farklılıklardı. Denekler yüksek proteinli baklagillerden oluşan köftenin, hem yüksek proteinli et köftesine hem de düşük proteinli baklagillerden oluşan köfteye kıyasla, çok daha tatsız olduğunu belirtiyorlardı. Bu son derece önemli, çünkü genelde daha lezzetli yiyeceklerin insanları tatsız yiyeceklerden çok daha az tok tuttukları düşünülür ki, bu da araştırmanın sonuçlarını etkilemiş olabilir.

Araştırmacılar bu çalışmada, iştahın düzenlenmesinde fasulye ve bezelye gibi bitkisel tabanlı öğünlerle domuz ve sığır gibi hayvansal ürünlerden oluşan öğünlerin yarattığı etkiler konusunda ilk kez doğrudan bir kıyaslamaya gidildiğini belirtiyorlar. Benzer çalışmalardaki deneylerde, gerçek yiyecekler yerine, soya ve süt ürünlerindeki proteinlerin (peynir altı suyu, kazein ve süt biçimindeki) karşılaştırıldığına, ya da (suda çözünmüş protein tozu gibi) besin ürünlerinden yararlanıldığına dikkat çekiyorlar.

Raben ve arkadaşları elde edilen bulguların çevresel sonuçlarıyla da yakından ilgileniyorlar. Raben, “küresel bir bakış açısından” ele alındığında, beslenmede ağırlıklı olarak bitkisel tabanlı bir yaklaşımı yeğlemenin çevre açısından çok daha yararlı olacağının altını çiziyor.

Bu Yazıyı Paylaşın