Türkiye’de çocuk yoksulluğu son günlerde çok boyutlu olarak tartışılıyor. Son dönemde gençler arasında artan şiddet olaylarının ana etkenlerinden biri yoksulluk olarak görülürken eğitim başarısındaki düşüş ve eğitimden kopuş da yoksullukla ilişkilendiriliyor.
Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) açıkladığı resmi verilere göre 2023-2024 eğitim öğretim döneminde 612 bin 814 çocuk eğitim dışında kaldı. Bir önceki dönem bu rakam 442 bin 643’tü.
Uzmanlara göre sosyoekonomik dezavantajları azaltmak için ana araçlardan biri olan kamu eğitim hizmetleri, mevcut haliyle bu dezavantajları azaltmak bir yana artırma etkisine sahip.
Tolu: Ekonomik sıkıntılar eğitim öğretim önünde engel
DW Türkçe’ye konuşan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Merkezi Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Özlem Tolu, eğitim öğretim dışındaki çocuk sayısının geçen yıla oranla yüzde 38 arttığını, bu durumun cinsiyet bazlı nedenlerle çocuk yoksulluğu ile ilişkili olduğunu söylüyor:
“Ailelerin ekonomik darlık içerisinde olması, çocukların eğitim ve öğretiminin devamı konusunda büyük bir engel teşkil ediyor, bunu görüyoruz. Anaokulundan ortaöğretim sonuna kadar. Hatta üniversite için de söyleyebiliriz bunu.”
MEB İstatistiklerine göre 2023-2024 döneminde okulöncesi eğitimdeki öğrenci sayısı 2 milyon 55’ten 1 milyon 954 bine düştü.
Özlem Tolu, okulöncesinde öğrenci sayısındaki azalmanın Milli Eğitim Bakanlığı’nın anaokullarındaki çocuklar için ailelerden katkı payı almaya başlamasıyla ilişkili olduğunu vurguluyor.
Tolu, ikinci olarak tasarruf tedbirleri dolayısıyla taşımalı sistemin kaldırıldığına işaret ediyor. Dezavantajlı bölgelerde, kırsal alanlarda yaşayan öğrencilerin okullara artık erişemediğini, bunun da okulları terkte önemli bir etken olduğunu aktarıyor.
Özlem Tolu, “Bu çocuklar okula servis parası verecek ekonomik düzeyde değiller. Genellikle dezavantajlı ailelerin çocukları ve köylerinde ya da mahallelerinde okuyabilecekleri okullar da yok. Çünkü kapatıldılar. Dolayısıyla okulundan vazgeçiyor. Yani okula gitmiyorlar” diyor.
İlkokuldan sonra eğitimden uzaklaşma artıyor
Resmi istatistiklere göre okul terkleri en fazla ortaöğretimde yaşandı. En yüksek okullaşma oranı yüzde 95 ile ilkokullarda görülürken, bu oran ortaokulda yüzde 91,5’e, ortaöğretimde ise yüzde 88’e kadar geriliyor. Üstelik ortaöğretimde okullaşma oranına ortaokulların aksine açık öğretim lise öğrencileri de dahil.
Ortaöğretimde net okullaşma oranı 2022-2023 eğitim öğretim yılında yüzde 91,7 iken 2023-2024 döneminde yaklaşık 4 puan daha düştü. Bu oran erkeklerde 87,3, kız öğrencilerde yüzde 88,7 oldu.
Eğitim Reformu Girişimi Politika Analisti Özgenur Korlu’nun analizine göre iki eğitim öğretim yılı arasında öğrenci sayısındaki değişim en fazla 2006 doğumlularda görülüyor. Bu gruptaki çocukların net okullulaşma oranlarının son bir yılda yüzde 8,3 düştüğüne işaret eden Korlu, bu grubu 5,2 yüzde puan düşüşle 2007 doğumluların, 3,9 yüzde puan düşüşle 2008 doğumluların takip ettiğine dikkat çekiyor.
Yoksulluk riski en fazla 11-15 yaş grubunda
Korlu, “Bu durum eğitimden erken ayrılmanın özellikle 15 yaştan itibaren arttığına işaret ediyor. Türkiye’de 15 yaşın resmî çalışmaya başlama yaşı olması bunu artıran sebeplerden biri olabilir” diyor.
Eurostat verileri de 15 yaş altı çocuklarda yoksulluk ve sosyal dışlanma riskinin daha yüksek olduğuna işaret ediyor.
Kurumun 2023 verilerine göre Türkiye’de yoksulluk ya da sosyal dışlanma riski altındaki kişilerin oranı 2023 yılında yüzde 30,7 olurken, bu oran 15-19 yaş grubunda yüzde 38,6’ya, 12-17 yaş grubunda yüzde 41,5’e, 11-15 yaş arasındaki çocuklarda ise yüzde 41,8’e kadar çıkıyor.
Özlem Tolu’ya göre 15 yaş ve üstü çocukların okuldan vazgeçmelerinin kız öğrenciler için ayrı, erkek öğrenciler için ayrı nedenleri var.
Kız öğrencilerin okulu terk etmelerinin toplumsal cinsiyet açısından evlendirilmeleri ya da evdeki bakım emeği yükünü üstlenmek zorunda kalmalarından kaynaklandığına işaret eden Tolu, “Yine aynı yaşlardaki erkek çocuklarının da genellikle aile için gelir getirici işlerde çalışabilme potansiyelleri daha yüksek olduğu için, okulları terk ettiklerini ya da ailelerin çocukları okulu terk etmek üzere teşvik ettiklerini görüyoruz” diyor.
Geçen yıl 853 bin çocuk iş gücüne katıldı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2023 yılında 15-17 yaş grubundaki çocukların iş gücüne katılma oranı yüzde 22,1 (853 bin çocuk) iken bu oran erkek çocuklar için yüzde 32,2, kız çocuklar için yüzde 11,5 olarak kaydedildi. TÜİK’in bir başka çalışmasına göre ise 2019’da 5-17 yaş grubunda olan çalışan çocuk sayısı 720 bini bulurken bu çocukların 146 bini 5-14 yaş grubunda bulunuyordu.
TÜİK verilerinde kayıt dışı çalıştırılma ise yer almıyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne (İSİG) göre 2023 Eylül-2024 Ağustos döneminde en az 66 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Ölen çocukların 24’ü tarım, 17’si sanayi, 13’ü inşaat, 12’si ise hizmet sektöründe çalışıyordu.
İSİG Meclisi’ne göre eğitim sistemine entegre edilen MESEM (Mesleki Eğitim ve Öğretim Merkezleri), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasına neden oluyor. Geçen eğitim öğretim döneminde beşi inşaatta dördü sanayide olmak üzere 9 MESEM’li çocuk hayatını kaybetti. Bakanlıktan yapılan son açıklamaya göre MESEM kapsamında yaklaşık 1,5 milyon öğrenci bulunuyor.
Sosyoekonomik düzeyleri düşük olan ailelerin, ekonomik koşullar nedeniyle çocuklarını açık liselere ya da çocuk işçiliğinin her gün biraz daha körüklendiği MESEM gibi eğitim alanlarına yönlendirdiğini ifade eden Özlem Tolu, bu yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nın staj ve mesleki eğitimi ortaokul seviyesine indirdiğini dolayısıyla sistemin de bunu desteklediğini aktarıyor:
“Ortaokul çağındaki çocuklar ucuz iş gücü piyasasına eleman olarak gönderilmek üzere bu okullara kaydediliyor. Bu da bu çocukların örgün eğitimden uzaklaşmasına neden oluyor.”
Eğitim hizmetlerine memnuniyet azaldı
Kamu eğitim hizmetlerinden duyulan memnuniyet oranı ise azalıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre Türkiye’de kamu eğitim hizmetlerinden duyulan memnuniyet oranı 2017 ila 2022 arasında 31 puan azaldı. Aynı dönemde OECD ortalamasında 2,2 puan artış yaşandı.
TÜİK’in Yaşam Memnuniyeti Araştırmasına göre de 2023’te Türkiye’nin en önemli sorunu yüzde 33,8 ile hayat pahalılığı oldu. Eğitim yüzde 16,5 ile ikinci sırada, yoksulluk ise yüzde 13,4 ile üçüncü sırada yer aldı. Eğitim hizmetlerinden memnun olduğunu beyan edenlerin oranı 2013’ten itibaren geçen 10 yılda 13 puan düştü.
Okullarda beslenmenin çok önemli bir sorun olduğunu belirten Özlem Tolu, bu sorunun akademik başarısızlığı da beraberinde getirdiğini, akademik başarısızlığın da devamsızlık ve okul terkleriyle sonlandığını vurguluyor.
“Eğitim sisteminin soktuğu kısır döngü”
Türkiye’de eğitimin ciddi eşitsizlikler barındırdığını düşünen Tolu, eğitim politikalarının aynı şekilde devam etmesi halinde okullaşma oranındaki düşüşün devam edeceği konusunda uyarıyor.
Özlem Tolu, Milli Eğitim Bakanlığının genel bütçeden aldığı payın düşük olduğunu, diğer yandan mesleki eğitimin ortaokullara kadar inmesinin etkisiyle sosyoekonomik anlamda dezavantajlı ailelerin çocuklarını eğitim sisteminden kopardığı vurgusunu yapıyor.
“Bu çocuklar bir üniversiteye hazırlanabilecek düzeyde eğitim alamadıkları için, bu tip mesleki okullara yönlendirildikleri için, staj adı altında düşük ücretli ve güvencesiz çalıştırıldıkları için ne yazık ki ileride yine belki aileleri kadar belki de ailelerinden daha kötü ekonomik koşullarda yaşamaya mahkûm ediliyorlar” diyen Tolu, ekliyor: “Bu kısır döngü sınıfsal ve eğitim sistemi de bunun devamını sağlıyor.”