Tunus’tan Zeytinyağı Getirmek Türkiye’nin Yaşadıklarını Özetliyor

Bir yandan KHK’ler ile binlerce yıllık üretim kültürünü bir çırpıda silerek Gemlik gibi zeytinin mabedi olan bir kenti yeniden üretirken baş rolün o kenti var eden zeytine değil, yalnızca inşaata ve betona verilmesi, buna karşılık Tunus’tan zeytinyağı ithal edilmesi fikri, Türkiye’nin geldiği noktanın özetidir…

Zeytin Anadolu’nun bedeni, zeytinyağı ise ruhudur. Üzüm ve şarap, arpa ve bira, buğday ve ekmek, keçi ve peynire inciri, fındığı, cevizi ve bademi de ekleyebiliriz. Bütün bunlar bu toprakların ruhuna sinen, kimliğimizle bütünleşen, kültürümüzde harman olan ürünler…

Fındığı İtalyanlara, Mercimeği Kanadalılara, İnciri Amerikalılara, buğdayı Ruslara kaptırdık…

Dünyada en çok ayvayı Türkiye üretiyor ama kendi ürettiği ayvayı bile satmayı beceremeyen basiretsiz tarım politikası yüzünden Türk ayvasını dünyaya Hollanda satıyor.

Cevizi Şili’den, bademi Amerika’dan, Susamı Nijerya’dan alıyoruz.

Kendi ihtiyacını karşılayabildiği ürünlerin başında gelen zeytin ve zeytinyağının Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerin arasına girecek olması her şeyi bir yana bırakıp alarm veren tarım sektörüne yoğunlaşmamızı gerekli kılıyor.

Dünyadaki her dört zeytin ağacından biri İspanya’da bulunuyor. İspanya, zeytinliklerini son yıllarda uyguladığı politikalarla artırdı. Uluslararası Zeytin Konseyi’ne de ev sahipliği yapan bu ülke, zeytinyağı üretiminde de dünya lideri.

Zeytin ağacı sayısı 200 milyona yaklaşan (190 milyon) Türkiye ise zeytinlik oranı bakımından İspanya, Tunus, İtalya ve Yunanistan’ın ardından dünyada 5. sırada. Zeytin üretiminde ise Türkiye dünya dördüncüsü. Ancak son yıllarda Türkiye’de bir yandan zeytin üretimi teşvik edilirken, bir yandan da zeytinlikleri katleden uygulamalara izin veriliyor.

BU YIL TÜRKİYE İLK KEZ ZEYTİN ÜRETİMİNDE REKOR KIRMIŞTI

Bütün bunlara rağmen Türkiye’deki zeytin üreticileri bu yıl üretimde rekor kırdı. Türkiye’nin bu yılki zeytin rekoltesinin ilk kez 2 milyon tonun üzerine çıkarak, 2.1 milyon tona ulaşması bekleniyor. Bunun yaklaşık 1,5 milyon tonluk kısmı yağlık, geri kalanı ise sofralık olarak ayrılacak.

Kişi başına zeytinyağı tüketimi oldukça düşük olan ancak son yıllarda giderek artan Türkiye’nin zeytinliklerini koruyup zeytin ve zeytin yağı üretimini artırarak kendi ihtiyacını karşılamasının yanında dünyaya da satması beklenirken, Tunus’tan zeytinyağı ithal edilmesi gündeme geldi.

Türkiye’nin zeytin deposu olan Ege ve Akdeniz bölgelerindeki kıyılardaki zeytinlikler imar ve rant baskısı başta olmak üzere sanayi, turizm ve otoyolların tehdidi altında. Kalkınmayı tek yanlı sanayi üretimine bağlayan Türkiye böyle giderse dünyaya bu topraklardan yayılan zeytin ve zeytinyağı kültürünü yitirerek kendi ihtiyacını da ithalatla karşılamaya başlayacak.

ZEYTİN BU TOPRAKLARIN BİNLERCE YILLIK TARİHİNİN OMURGASIDIR

Oysa başta da altını çizdiğimiz gibi zeytin bu toprakların bedeni, zeytinyağı ruhudur. Anadolu’nun son 3 bin yıllık tarihinin omurgasında zeytin ağacı başköşede durur. Ege ve Akdeniz’deki liman kentlerinde, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde işlevselliği sürdürerek inişli çıkışlı üretim öyküleriyle bugüne ulaşan zeytin işlikleri, atölyeler, anforalar, ahşap fıçılar zeytinin binlerce yolculuğuna eşlik etti.

Yunan, Roma ve Bizans Anadolu’sunda yalnızca zeytin üretimiyle meşgul olan çiftlik köyleri bulunuyordu. Coğrafyanın kültürü ve inancı belirlediği dönemlerden başlayıp günümüze kadar Anadolu insanı en ağır savaşlarda bile kendi toprağının bereketiyle, zeytine ve buğdaya tutunarak ayakta durdu.

ÜRETİM KÜLTÜRÜNÜN İNŞAAT SEKTÖRÜNE YENİLMESİ ÇÖKÜŞTÜR

Bir yandan KHK’ler ile binlerce yıllık üretim kültürünü bir çırpıda silerek Gemlik gibi zeytinin mabedi olan bir kenti yeniden üretirken başrolün o kenti vareden zeytine değil, yalnızca inşaata ve betona verilmesi, buna karşılık Tunus’tan zeytinyağı ithal edilmesi fikri, Türkiye’nin geldiği noktanın özetidir. Son 50 yılda Anadolu kentlerine yapılan en büyük kötülüğün müsebbibi olan siyasi iradenin ardılı olmakla övünen bugünün iktidarı, üretim kültürünün belirleyici olduğu yaşama biçimlerini tuz buz edip yerine tek tip bir TOKİ elbisesi giydirdi. Bir sabah kalktığınızda yaşadığınız kentin bir kararname ile Konya bozkırlarına taşındığını duyarsanız şaşırmayın.

Üretimdeki sürekliliğin ve tarihsel akışın bu denli tuz buz edildiği bir dönemde salt inşaat sektörünün canlı tutulması uğruna bunca yıkıma seyirci kalınarak ortak olunması, Anadolu’nun çöküşüdür.

Kaynak: Odatv.com-Yusuf Yavuz

Bu Yazıyı Paylaşın