Şükrü Hoca Yaşasaydı…

Bugün Şükrü Kızılot’un 1.ölüm yıldönümü. Hatırlamak bu işlerle uğraşan herkesin boynunun borcu olsa gerek.

Niye? Çünkü başlıbaşına bir meslek yaratırken, aynı zamanda o mesleğin farklı kulvarlarında yer alan tüm alanlara hem bir değer kazandırdı, hem de bu alanda iş güç sahibi olanlara “görmeyi” öğretti. Yoksa “bakmayı” herkes biliyordu.

Yazık ki, ne öğrencisi olma bahtiyarlığına erişebildim ne de bulunduğu ortamların çalışanı olabildim. Tek mutluluğum adıma ve kızımın adına imzalanmış kitaplarını kütüphanemde bulundurabilmek oldu.

Bir gün bir sigorta müfettişinin karşısına çıktım. Dosya ile ilgili gerekli bilgileri verdim. “Mevzuatı nereden takip ediyorsunuz ?” diye sordu. Yaklaşım Yayıncılık’tan dedim. Gözleri parladı. “Demek Şükrü Hocacısınız” dedi. Gözlerim parladı. Anadolu’nun kıyıcığında bir kasabada “Şükrü Hoca” insanlar arasında bir iletişim vesilesi olabiliyordu.

Bütün bunlardan daha da önemlisi yazdığı satırlarla bakmakla görmenin farkını anlarken, gördüğüm şeyin karşı açısını da bakarsam görebileceğimi öğrendim.

Sonra bir site açma fikrini, ara ara kendi yaşadığım yer üzerinden yazılar yazma fikri takip etti. Şükrü Kızılot topluma anlatırken, toplumun kendisini nasıl anladığını o zamanlar daha da iyi fark ettim. Şükrü Kızılot gibi yazmak, anlatmak istediğiniz şeyi kolaylaştırıyordu.

Bu yüzyıl herhalde unutmanın kolaylaştığı, hatırlatmanın ise zor geldiği bir yüzyıl olarak anılacak. Oysa Şükrü Kızılot, unutulmaması gereken, hatırlatılması gereken bir yol açıcı, bir kilometre taşı. Doğumu da ölümü de sevenlerince toplantılarla topluma hatırlatılmalı.

Onun için yazıyorum bu yazıyı. Şükrü Hoca yaşasaydı, Kiraz Kedi’nin Kdv’sini de, Kaynana Vergisi’ni de anlatırdı. Cinsiyet değiştirene nasıl yetim maaşı bağlanacağından tutun da nasıl daha az motorlu taşıt vergisi ödenebileceğini müjdeler, aslında zaten orada duran yalan yanlış düzenlemeleri herkesin gözüne sokar, bu işin yetkililerini telaşlandırırdı.

Keyiflenirdik. Şükrü Hoca yaşasaydı…

Bu Yazıyı Paylaşın