Sigortalılığın Başlangıç Tarihinin Tespitinde Sicil Numarası Önemlidir

T.C.
YARGITAY
Yirmibirinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2015/9045
Karar No : 2015/15043
Tarih : 30.06.2015
ÖZET :
  • SİGORTALILIĞIN BAŞLANGIÇ TARİHİNİN TESPİTİ YÖNTEMİ
  • ÇIRAK VE STAJYERLERİN DURUMU
  • ÇIRAKLIK İLİŞKİSİNDEN SÖZ EDİLEMEYECEK YÖNLER

 

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

Davacı, ihtiyarlık sigortalılık başlangıcının 01/07/1987 tarihinden itibaren 3 aylık prim yatırılmış gibi kabul edilip karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

KARAR :

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,

2-Dava, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.07.1987 olduğunun tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulü ile, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.07.1987 olduğunun tespitine karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.

Davacıya ait 01.07.1987 tarihli işe giriş bildirgesinin davalı Kuruma süresi içerisinde verildiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı ve davacının dava konusu dönemde çırak olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün-bilgileri ile…İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 1.12.2004 gün 2004/21-629-641, 09.02.2005 gün ve 2004/21-734 Esas, 2005/49 Karar ve 30.05.2007 gün 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.

Öte yandan, davacıya ait işe giriş bildirgesinin üzerinde stajyer ibaresinin olduğu, davacının 30.12.1972 doğumlu olup, çalışmanın geçtiği dönemde 15 yaşında olduğu buna rağmen davacının çırak olup olmadığına dair gerekli olan araştırmanın yapılmadığı anlaşılmıştır.

506 sayılı Yasanın 3. maddesinin II/B bendine göre, “Özel Kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları…” uygulanmamaktadır. Davada tespiti istenen dönemde 05.07.1977 tarihinde yürürlüğe giren 2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Yasası yürürlüktedir. Belirtilen nedenlerle çıraklık ilişkisi, çıraklık sözleşmesini düzenleyen 2089 sayılı Yasa’daki koşullar dikkate alınarak irdelenmelidir.

Öncelikle bir kimseye çırak denebilmesi için o kimsenin durumunun bu özel kanunda çıraklar hakkında yapılan tarife ve nitelendirmeye uyması gerekir.

Taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının belirtilen devrede çırak olup-olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılarak karar verilmelidir. Gerçekten de çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.

Somut olayda; davacı adına işe giriş bildirgesi verilen 93660 sicil numaralı….’nin dönem bordrolarının getirtilmediği, resen bordro tanığı seçilerek davacının çalışmaları hakkında ifadesinin alınmadığı, davacının bu işyerinde ne iş yaptığının, çalışmasının üretime yönelik mi yoksa bir meslek ve sanatın öğrenilmesine yönelik mi olduğunun araştırılmadığı, davacının sicil numarasının hangi yıla ait serilerden olduğunun sorulmadığı, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiği anlaşılmaktadır.

Yapılacak iş; 93660 sicil numaralı…’nin ihtilaflı döneme ilişkin dönem bordrolarını getirtmek ve bu bordrolarda ihtilaflı dönemde kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, bordrolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, …, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği, davacının ne iş yaptığı ve bu çalışmasının üretime yönelik mi yoksa bir meslek ve sanatın öğrenilmesine yönelik mi olduğu yönünde yöntemince beyanlarını almak, davacı işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyeceğinden davacının çalışmalarının tüm sigorta kollarına tabi olduğunu kabul etmek, aksi halde bu süre hizmet tespitinden kabul edilemeyeceğini göz önünde tutmak, davacının sicil numarasının hangi yıla ait serilerden olduğunu Kurumdan sormak, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.

O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ :

Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Bu Yazıyı Paylaşın