İştirak Kazançlarının Vergilendirilmesi ve Tahakkukun İptali İstemi

 

T.C.
DANIŞTAY
Dördüncü Dairesi
Esas No : 2013/2951
Karar No : 2017/5260
Tarih : 14.06.2017
ÖZET :
  • KURUMLAR VERGİSİ
  • TAHAKKUKUN İPTALİ İSTEMİ
  • İŞTİRAK KAZANÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİ

İÇTİHAT METNİ

ÖZET :

Davacının iştiraki bulunan kurumun karını sermayeye ekleyerek gerçekleştirdiği sermaye artırımı sonucu elde ettiği bedelsiz hisse senetleri nedeniyle iştirak kazancı elde ettiğinden söz edilemeyeceğinden, 1 seri no’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin aksi yönde düzenlemeler içeren davaya konu kısmında ve davacının ihtirazi kaydı dikkate alınmaksızın yapılan tahakkukta hukuka uyarlık görülmemiştir. İhtirazi kayıt dilekçesinde bedelsiz hisse senetleri nedeniyle iştirak kazancı elde etmesinin söz konusu olmadığını ileri sürmesine rağmen söz konusu itirazı dikkate alınmadan işlem tesis edilmiş olmasından dolayı hukuka aykırı olarak tahsil edilen tutar iade edilene kadar davacının bu miktar üzerinde tasarruf hakkını kullanma imkanı bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda, tahsili hukuka aykırı olan ve İdarece tahsili tarihinden iade tarihine kadar geçen süre içinde kullanımından mahrum kalınan tutarın faiz uygulanmak suretiyle davacıya iadesi gerekmektedir.

İstemin Özeti : 03/04/2007 günlü ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “5.6.2.4.3. numaralı kısmında yer alan “Dönem karından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ise bu işlem sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesiyle fiilen kar payı dağıtılması arasında fark bulunmamaktadır. Her iki halde de ortaklar, kurum bünyesinde oluşan karlar üzerinde tasarrufta bulunma imkanına sahip olmaktadır. Dolayısıyla, kar yedeklerinden karşılanan sermaye artırımları sonucunda ortaklarca bedelsiz iştirak hissesi iktisap edilmesi durumunda, alınan bu iştirak hisseleri nominal bedelle iştirak hesaplarında izlenecek ve iştirak kazançları istisnası nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmayacaktır.” şeklindeki düzenlemeyle ihtirazi kayıtla verilen 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden yapılan tahakkukun buna ilişkin kısmının iptali ve ödenen tutarın faiziyle birlikte iadesi istenilmektedir.

Boğaziçi Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün Savunmasının Özeti: Fonlar ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen kar payları kurumlar vergisinden müstesna tutulmadığından tahakkukun yasaya uygun olduğu, iştirak kazancı istisnasıyla mükerrer vergilendirmenin önlenmesinin amaçlandığı, istisnaya konu kazancın esas itibariyle kazancın elde edildiği ilk kurumda kurumlar vergisine tabi tutulduğu, kazancın kar dağıtımı yoluyla intikali sağlanan diğer kurumlarda kurumlar vergisine tabi tutulmasının önüne geçilmek istenildiği, dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Savunmasının Özeti: Usul yönünden; dava konusu genel tebliğin idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem niteliğinde olmadığı; esas yönünden ise, kar payının nakit olarak alınmasıyla bedelsiz hisse senedi olarak alınması arasında gelirin elde edilmesi yönünden fark bulunmadığı, karın sermayeye eklenmesi sonucu bedelsiz hisse alan ortağın şirketin öz sermayesinde artış meydana geldiğinden ve kurum kazancı oluştuğundan Genel Tebliğ’de yer alan açıklamaların hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi …. Düşüncesi: Şirketlerde pay sahipliği, sadece şirket sermayesi üzerinde hak sahipliğini değil, bir bütün olarak şirketin mal ve hakları üzerinde hak sahibi olmayı ifade ettiğinden, hisse senedinin sadece ortağın ortaklıktaki sermaye payını temsil etmediği, aynı zamanda şirketin sahip olduğu ekonomik değerler bütünü üzerindeki payını temsil ettiği açıktır. Şirketin faaliyeti sonucu elde ettiği kar; şirket bünyesinde bulunduğu sürece; şirketin malvarlığı içerisindeki bir değer olarak, ortakların ortaklık sıfatı dolayısıyla hak sahibi oldukları bütünün bir parçası mahiyetinde olup, şirketin mevcut paylarını temsil eden hisse senetleriyle temsil edilmektedir. Bu anlamda karın sermayeye eklenmesi, eklenmemesi, sermayenin artırılması sonucu oluşan payların hisse senedine bağlanması, bağlanmaması veya sermaye artırımıyla oluşan bedelsiz hisselerin ortaklara dağıtılması hallerinin hiç birinde şirketin veya ortakların malvarlığında herhangi bir artış söz konusu değildir.

Bu nedenle, davacının dağıtılan bedelsiz hisse senetleri nedeniyle iştirak kazancı elde etmesinin söz konusu olmadığı dikkate alındığında dava konusu düzenleyici işlem ile bu işlem dayanak alınarak yapılan tahakkukta hukuka uyarlık görülmediğinden davanın kabulü gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı … Düşüncesi : Dava, 03/04/2007 günlü ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “5.6.2.4.3 Bedelsiz olarak elde edilen hisse senetlerinin satışından sağlanan kazançların durumu” başlıklı bölümüyle ihtirazi kayıtla verilen 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden yapılan tahakkukun buna ilişkin kısmının iptaline ve ödenen tutarın faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının iştiraki olduğu yatırım ortaklığının kar dağıtımı yapmayıp sermaye artırımı yoluna gittiği ve bu suretle ortaklarına bedelsiz hisse senedi dağıttığı, iptali istenilen genel tebliğle kardan ayrılan yedekler kullanılarak yapılan sermaye artırımı sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesi kar dağıtımı olarak kabul edilen ve istisna kapsamına da alınmayan toplam hisse senedi bedeli kurum kazancına dahil edilerek ihtirazi kayıtla beyanda bulunulduğu, davacının ihtirazi kaydı kabul edilmeyerek yapılan tahakkuk işlemine karşı bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5′ inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde; (ihtilaflı dönemde yürürlükte olan, 6322 sayılı kanunla değişmeden önceki şekliyle) Kurumların, tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılmaları nedeniyle elde ettikleri kazançlar (Fonların katılma belgeleriyle yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde Edilen kar payları hariç) ile tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun karına katılma imkanı veren kurucu senetleriyle diğer intifa senetlerinden elde ettikleri kar paylarının kurumlar vergisinden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.

03/04/2007 günlü ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 seri no’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “5.6.2.4.3 Bedelsiz olarak elde edilen hisse senetlerinin satışından sağlanan kazançların durumu” başlıklı bölümünde;

Sermaye yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması neticesinde sermaye artırımı nedeniyle verilecek bedelsiz hisse senetlerinin, bu şirkete iştirak edenler yönünden aktif ve pasiflerinde bir artışa neden olmaması gerekir. Dolayısıyla, bedelsiz hisse senetleri nedeniyle aktifte tutulan hisselerin sadece adedi değişecek, bedelinde değişme olmayacaktır.

Dönem karından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ise bu işlem sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesiyle fiilen kar payı dağıtılması arasında fark bulunmamaktadır. Her iki halde de ortaklar, kurum bünyesinde oluşan karlar üzerinde tasarrufta bulunma imkanına sahip olmaktadır. Dolayısıyla, kar yedeklerinden karşılanan sermaye artırımları sonucunda ortaklarca bedelsiz iştirak hissesi iktisap edilmesi durumunda, alınan bu iştirak hisseleri nominal bedelle iştirak hesaplarında izlenecek ve iştirak kazançları istisnası nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmayacaktır.

İştirak edenler yönünden bedelsiz olarak elde edilen hisse senetlerinin satışından doğan kazançların %75’i de maddede yer alan şartlar dahilinde kurumlar vergisinden istisna edilecektir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Şirkette pay sahipliği, sadece şirket sermayesi üzerinde hak sahipliğini değil, bir bütün olarak şirketin mal ve hakları üzerinde hak sahibi olmayı ifade eder. Dolayısıyla hisse senedi sadece ortağın ortaklıktaki sermaye payını değil, şirketin sahip olduğu ekonomik değerler bütünü üzerindeki payını temsil etmektedir. Şirketin faaliyeti sonucu elde ettiği kar da; şirket bünyesinde bulunduğu sürece; şirketin malvarlığı içerisindeki bir değer olarak, ortakların ortaklık sıfatı dolayısıyla hak sahibi oldukları bütünün bir parçası mahiyetindedir. Karın sermayeye eklenmesi, eklenmemesi, sermaye artırımıyla oluşan bedelsiz hisselerin ortaklara dağıtılması hallerinde şirketin veya ortakların malvarlığında herhangi bir artış söz konusu olmadığından, ortaklara dağıtılmış bir kardan, ya da iştirak kazancından söz edilemez.

Öte yandan; davacıya verilen bedelsiz hisse senetlerinin iştirak kazancı niteliğinde olduğunun kabulü halinde bu kazanç tevkifata tabi bulunmamakta ise de; kurumların dağıttıkları kar payları üzerinden yapmaları gereken tevkifata ilişkin, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “vergi kesintisi” başlıklı 15’inci maddesinin 2’nci fıkrası ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94′ üncü maddesinin 6/b-i ve 6/b-ii bentlerinde yer alan, karın sermayeye eklenmesinin kar dağıtımı sayılmayacağına dair düzenlemeler de Kanun koyucunun sermayeye eklenen karı ortaklar açısından elde edilmiş bir kazanç olarak kabul etmediğini ortaya koymaktadır.

Bu durumda, davacının iştiraki bulunan kurumun karını sermayeye ekleyerek gerçekleştirdiği sermaye artırımı sonucu elde ettiği bedelsiz hisse senetleri nedeniyle iştirak kazancı elde ettiğinden söz edilemeyeceğinden, 1 seri no’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin aksi yönde düzenlemeler içeren davaya konu kısmında ve davacının ihtirazi kaydı dikkate alınmaksızın yapılan tahakkuk işleminde hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 03.04.2007 günlü ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 seri nolu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin davaya konu edilen kısmı ile bu düzenleme esas alınarak yapılan tahakkuk işleminin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:

KARAR :

Dava, 03/04/2007 günlü ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “5.6.2.4.3. numaralı kısmında yer alan “Dönem karından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ise bu işlem sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesiyle fiilen kar payı dağıtılması arasında fark bulunmamaktadır. Her iki halde de ortaklar, kurum bünyesinde oluşan karlar üzerinde tasarrufta bulunma imkanına sahip olmaktadır. Dolayısıyla, kar yedeklerinden karşılanan sermaye artırımları sonucunda ortaklarca bedelsiz iştirak hissesi iktisap edilmesi durumunda, alınan bu iştirak hisseleri nominal bedelle iştirak hesaplarında izlenecek ve iştirak kazançları istisnası nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmayacaktır.” şeklindeki düzenlemeyle ihtirazi kayıtla verilen 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden yapılan tahakkukun buna ilişkin kısmının iptali ve ödenen tutarın faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılmıştır.

1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin davaya konu edilen kısmının davacının menfaatini etkileyen düzenlemeler içerdiği ve idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından, davalı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın usule ilişkin iddiaları yerinde görülmemiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde (ihtilaflı dönemde yürürlükte olan, 6322 sayılı Kanunla değişmeden önceki şekliyle); Kurumların, tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılmaları nedeniyle elde ettikleri kazançlar (Fonların katılma belgeleriyle yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar payları hariç) ile tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun karına katılma imkanı veren kurucu senetleriyle diğer intifa senetlerinden elde ettikleri kar paylarının kurumlar vergisinden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.

03/04/2007 günlü ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “5.6.2.4.3 Bedelsiz olarak elde edilen hisse senetlerinin satışından sağlanan kazançların durumu” başlıklı bölümünde ise;

“Sermaye yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması neticesinde sermaye artırımı nedeniyle verilecek bedelsiz hisse senetlerinin, bu şirkete iştirak edenler yönünden aktif ve pasiflerinde bir artışa neden olmaması gerekir. Dolayısıyla, bedelsiz hisse senetleri nedeniyle aktifte tutulan hisselerin sadece adedi değişecek, bedelinde değişme olmayacaktır.

Dönem karından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ise bu işlem sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesiyle fiilen kar payı dağıtılması arasında fark bulunmamaktadır. Her iki halde de ortaklar, kurum bünyesinde oluşan karlar üzerinde tasarrufta bulunma imkanına sahip olmaktadır. Dolayısıyla, kar yedeklerinden karşılanan sermaye artırımları sonucunda ortaklarca bedelsiz iştirak hissesi iktisap edilmesi durumunda, alınan bu iştirak hisseleri nominal bedelle iştirak hesaplarında izlenecek ve iştirak kazançları istisnası nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmayacaktır.

İştirak edenler yönünden bedelsiz olarak elde edilen hisse senetlerinin satışından doğan kazançların %75’i de maddede yer alan şartlar dahilinde kurumlar vergisinden istisna edilecektir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının iştiraki bulunan yatırım ortaklığının kar dağıtımı yapmayarak sermaye artırımı yoluna gittiği ve bu suretle ortaklarına bedelsiz hisse senedi dağıttığı, iptali istenilen genel tebliğle kardan ayrılan yedekler kullanılarak yapılan sermaye artırımı sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesinin kar dağıtımı olarak kabul edilmesi nedeniyle davacının; iştirak kazancı olarak kabul edilen ve istisna kapsamında bulunmayan; dağıtılan toplam hisse senedi bedelini kurum kazancına dahil ederek ihtirazi kayıtla beyanda bulunduğu, ihtirazi kaydı kabul edilmeyerek yapılan tahakkuk üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Anonim şirketlerde esas sermaye belirli sayıda birim değere bölünmüştür ve her bir pay, esas sermayenin bir parçasını ifade etmektedir. Türk Ticaret Kanunu sistemine göre de itibari değeri olmayan pay verilmesi mümkün değildir. Ancak paylar itibari değerlerinin üstünde bir bedelle taahhüt edilecek şekilde de çıkarılabilirler. Bununla birlikte, kural olarak, şirketin kurulması veya sermaye artırımına gidilmesiyle kendiliğinden oluşan payların senede bağlanma zorunluluğu bulunmamaktadır.

Pay sahipliği; sadece şirketin sermayesi üzerinde değil, şirketin sahip olduğu tüm malvarlığı ve haklar bütünü üzerinde hak sahibi olmayı ifade etmektedir. Bu nedenle şirketin sahip olduğu değerlerin esas sermayesinin üzerinde olması durumunda hisse senetlerinin temsil ettiği ekonomik değerin de itibari değerin üzerinde olacağı tabiidir. Yine aynı sebeple, şirketin tasfiyesi halinde ortaklara hisseleri oranında dağıtılacak tutar, şirkete koydukları sermaye miktarından az ya da fazla olabilmektedir.

Sermayenin öz kaynaklar kullanılarak artırılması hem sermayede hem de pay sayısında artışa neden olmakla birlikte, bu halde şirkete dışarıdan bir katkı söz konusu değildir. Bu nedenle, yapılan sermaye artırımının şirketin malvarlığını artırıcı bir etkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, böyle bir sermaye artırımı nedeniyle oluşan payları temsil eden hisse senetlerinin ortaklara dağıtılması halinde ortakların malvarlığında bir artış meydana gelmemektedir. Zira, bedelsiz hisse senetleri ortaklara hisseleri oranında dağıtıldığından, sahip olunan pay adedi artsa da ortaklık payları değişmemektedir. Bir başka ifadeyle, yeni oluşan payları temsil eden hisse senetlerini bedelsiz olarak edinen ortaklar, sermaye artırımından önce de şirket bünyesinde bulunan ve ellerinde mevcut hisse senetlerinin temsil ettiği maddi değerden daha fazlasına sahip olmadıkları gibi sermaye artırımıyla birlikte kendiliğinden oluşan bu payların hisse senedine bağlanmamış olmasının da ortakların ve şirketin malvarlığına herhangi bir etkisi yoktur.

Nitekim 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin 5.6.2.4.3 numaralı bölümünün birinci paragrafında da sermaye yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması neticesinde verilecek bedelsiz hisse senetlerinin, bu şirkete iştirak edenler yönünden aktif ve pasiflerinde bir artışa neden olmayacağı, bedelsiz hisse senetleri nedeniyle aktifte tutulan hisselerin sadece adedinin değişeceği, bedelinde ise değişiklik olmayacağı belirtilmiştir. Her ne kadar tebliğin davaya konu kısmında, dönem karından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesiyle fiilen kar payı dağıtılması arasında fark olmadığı değerlendirilmiş ise de; her iki halde de şirketin malvarlığına dışarıdan getirilen bir katkı söz konusu olmadığından; şirket bünyesinden çekilmeyen ve şirketin öz kaynakları arasında bulunan karın sermayeye eklenmesiyle sermaye artırımının yine öz kaynaklardan olan sermaye yedekleri kullanılarak yapılması ya da sermaye artırımına hiç gidilmemesi arasında iştirak edenlerin malvarlığına etkileri yönünden bir farklılık bulunmamaktadır.

Öte yandan; kurumların dağıttıkları kar payları üzerinden yapmaları gereken tevkifata ilişkin, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “vergi kesintisi” başlıklı 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94 üncü maddesinin 6/b-i ve 6/b-ii bentlerinde yer alan, karın sermayeye eklenmesinin kar dağıtımı sayılmayacağına dair düzenlemeler de Kanun koyucunun sermayeye eklenen karı ortaklar açısından elde edilmiş bir kazanç olarak kabul etmediğini ortaya koymaktadır.

Bu durumda, davacının iştiraki bulunan kurumun karını sermayeye ekleyerek gerçekleştirdiği sermaye artırımı sonucu elde ettiği bedelsiz hisse senetleri nedeniyle iştirak kazancı elde ettiğinden söz edilemeyeceğinden, 1 seri no’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin aksi yönde düzenlemeler içeren davaya konu kısmında ve davacının ihtirazi kaydı dikkate alınmaksızın yapılan tahakkukta hukuka uyarlık görülmemiştir.

Davacının faiz istemine gelince;

Hukuken öngörülmeyen bir verginin tahsili sonrası doğan zararın tazmini hususunun bir hukuk devletinde, Anayasanın 125 inci maddesinin “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” hükmünde tanımını bulan “İdarenin Sorumluluğu” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi bir zorunluluktur. İdarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinden dolayı idare edilenlerin uğrayacakları her türlü zararın tazmini, “idarenin sorumluluğu” ile ilgili kurallarla sağlanır. Esasen, idari yargının varlık nedenlerinden biri de budur. Kuruluş, görev ve yetkileri bakımından bir kamu idaresi olan vergi idarelerinin de hukuka aykırı işlemleri nedeniyle ortaya çıkan zararı tazmin etmesi yukarıda açıklanan Anayasa kuralının ve hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Hukuka aykırı işlem nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini amacıyla talep edilen faiz, kişinin nakdinden bir süre için yoksun kalması nedeniyle, zarara uğramamak amacıyla karşı taraftan istemeye hakkı olduğu karşılıktır.

Buna göre, ihtirazi kayıt dilekçesinde bedelsiz hisse senetleri nedeniyle iştirak kazancı elde etmesinin söz konusu olmadığını ileri sürmesine rağmen söz konusu itirazı dikkate alınmadan işlem tesis edilmiş olmasından dolayı hukuka aykırı olarak tahsil edilen tutar iade edilene kadar davacının bu miktar üzerinde tasarruf hakkını kullanma imkanı bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda, tahsili hukuka aykırı olan ve İdarece tahsili tarihinden iade tarihine kadar geçen süre içinde kullanımından mahrum kalınan tutarın faiz uygulanmak suretiyle davacıya iadesi gerekmektedir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle, davanın kabulüne, 03/04/2007 günlü ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “5.6.2.4.3. numaralı kısmında yer alan “Dönem karından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ise bu işlem sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesiyle fiilen kar payı dağıtılması arasında fark bulunmamaktadır. Her iki halde de ortaklar, kurum bünyesinde oluşan karlar üzerinde tasarrufta bulunma imkanına sahip olmaktadır. Dolayısıyla, kar yedeklerinden karşılanan sermaye artırımları sonucunda ortaklarca bedelsiz iştirak hissesi iktisap edilmesi durumunda, alınan bu iştirak hisseleri nominal bedelle iştirak hesaplarında izlenecek ve iştirak kazançları istisnası nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmayacaktır.” şeklindeki düzenlemeyle ihtirazi kayıtla verilen 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden yapılan tahakkukun söz konusu tutara ilişkin kısmının iptaline, ödenen tutarın faiziyle birlikte iadesine, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderleriyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.800,00-TL avukatlık ücretinin davalı İdarelerden alınarak davacıya verilmesine, varsa artan posta giderinin kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren otuz gün içinde Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere 14.06.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun istisnaları düzenleyen 5 inci maddesine göre iştirak kazançları (girişim sermayesi yatırım fonu katılma paylarıyla girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kar payları hariç diğer fon ve yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar payları bu istisnadan yararlanamaz) bu maddede belirtilen şartlar dahilinde ve azami %75 lik kısmı kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Aynı maddede gayrımenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançlarının tamamı kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Aynı Kanun’un “Vergi Kesintisi” başlıklı 15 inci maddesinin 3. bendine göre kurumlar vergisinden istisna edilen gayrımenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançlarından, dağıtılsın veya dağıtılmasın, kurum bünyesinde %15 oranında (2009/14594 sayılı BKK ile %0) vergi kesintisi yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

03/04/2007 günlü ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “5.6.2.4.3 Bedelsiz olarak elde edilen hisse senetlerinin satışından sağlanan kazançların durumu” başlıklı bölümünde ise;

“Sermaye yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması neticesinde sermaye artırımı nedeniyle verilecek bedelsiz hisse senetlerinin, bu şirkete iştirak edenler yönünden aktif ve pasiflerinde bir artışa neden olmaması gerekir. Dolayısıyla, bedelsiz hisse senetleri nedeniyle aktifte tutulan hisselerin sadece adedi değişecek, bedelinde değişme olmayacaktır.

Dönem karından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ise bu işlem sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesiyle fiilen kar payı dağıtılması arasında fark bulunmamaktadır. Her iki halde de ortaklar, kurum bünyesinde oluşan karlar üzerinde tasarrufta bulunma imkanına sahip olmaktadır. Dolayısıyla, kar yedeklerinden karşılanan sermaye artırımları sonucunda ortaklarca bedelsiz iştirak hissesi iktisap edilmesi durumunda, alınan bu iştirak hisseleri nominal bedelle iştirak hesaplarında izlenecek ve iştirak kazançları istisnası nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmayacaktır.

İştirak edenler yönünden bedelsiz olarak elde edilen hisse senetlerinin satışından doğan kazançların %75’i de maddede yer alan şartlar dahilinde kurumlar vergisinden istisna edilecektir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen mevzuatın değerlendirilmesinden GMYO nın kazançlarının tamamı (GMYO için) kurumlar vergisinden istisna edilmekle birlikte GMYO nın (girişim sermayesi yatırım fonu ve ortaklıkları hariç) sermayesine iştirak edenler yönünden elde edilen kazançlar iştirak kazancı istisnasından faydalanamayacaktır.

Ancak, dava konusu genel tebliğle sermaye yedekleri kullanılarak sermaye artırımına gidilmesi ile kar yedekleri kullanılarak sermaye artırımına gidilmesi ve bunun üzerine bedelsiz hisse dağıtımı arasında iştirak kazancı yönünden bir ayrıma gidilmiş, sermaye yedekleri kaynaklı bedelsiz hisse dağıtımı kar dağıtımı sayılmayarak vergilendirme dışı bırakılırken kar yedekleri kaynaklı hisse dağıtımı kar dağıtımı sayılarak vergilendirmeye tabi tutulmuştur.

Buna göre genel tebliğle getirilen düzenlemenin hukuka uygunluğunun denetiminde sermaye yedekleri ile kar yedeklerinin sermayeye ilave edilmesi durumunda bu işlemi gerçekleştiren şirketle bedelsiz hisse elde edenlerin durumlarında (öz sermayede) ayrı ayrı bir değişikliğin olup olmadığı, buna bağlı olarak bedelsiz hisse dağıtımının kar payı dağıtımından bir farkının -yine sermaye artıran şirketle bedelsiz hisse elde edenler yönünden ayrı ayrı- bulunup bulunmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir:

Sermaye yedekleri hisse senedi ihraç primleri (emisyon primi), hisse senedi iptal karları (iptal edilen hisse senedi yerine çıkarılan hisse senedinin nominal bedelden yüksek satılması), sermayenin bağlandığı varlıkların değerlemesi sonucu veya sermaye hareketleri nedeniyle ortaya çıkan fonlardan oluşur. Bu yedekler oluştuğu anda şirketin öz sermayesinde zaten bir artış gerçekleşmiş olması nedeniyle sonradan bu yedeklerin sermayeye ilave edilmesi durumunda öz sermayede yeni bir artışa neden olunmayacaktır. Örneğin hisse senedi ihraç edilmesi durumunda nominal bedel satış bedeli arasında oluşan fark zaten şirketin öz sermayesinde bir değişiklik yaratmış durumdadır. Yani beher hissenin nominal bedelinin 1 TL, satış bedelinin 3 TL olması durumunda hisse ihraç eden şirket beher hisse başına 3 TL tahsil etmesi nedeniyle ödenmiş sermayesinde 1 TL lik artış olmakla birlikte 2 TL de ihraç primi elde ettiğinden öz sermayesinde toplamda 3 TL lik bir artış olduğundan 2 TL ihraç priminin yedeklerde tutulmasıyla sonraki bir tarihte sermayeye ilave edilmesi arasında öz sermayede bir değişikliğe neden olunmayacaktır.

Hisse senedi ihraç primlerinin hisse senedi alanlar açısından değerlendirilmesi durumunda ise 1 TL nominal bedelli 1 hisse karşılığında 3 TL ödenmesi nedeniyle elindeki senedin değeri zaten primli fiyattan (3 TL) alındığı ve 1 hissenin piyasa değeri 3 TL olduğu için sermaye yedeklerinde tutulan 2 TL yi sermayeye ilave etmek suretiyle nominal değeri 1 TL olan 2 adet bedelsiz hisse dağıtımı durumunda hisseyi alanın elinde önceden 1 TL nominal bedelli 3 TL değerinde 1 hisse varken şimdi nominal değeri 1 er TL olan 3 det hisse bulunduğu için sonuçta bir kazancı bulunmamaktadır. Bu nedenle de vergi rejiminin dışında tutulmuştur.

Kar yedekleri ise işletme karları üzerinden Kanun (Türk Ticaret Kanunu: Yasal yedekler), ana sözleşme (statü yedekleri), ortaklar kurulu kararı (olağanüstü yedekler) nedeniyle ayrılan yedeklerle özel fonlardan oluşmaktadır.

Karın tanımlarından birisi dönem başı öz sermayeyle dönem sonu öz sermaye arasındaki farktır. Kar oluştuğu anda şirketin öz sermayesinde bir artış gerçekleşmiş durumdadır ve şirketin piyasa değerinde (beher hissenin piyasa değerinde) diğer etkenlerden bağımsız olarak oluşan kar oranı kadar bir artışın olması gerekir. Örneğin dönem başında nominal değeriyle piyasa değeri aynı olan (1 TL) bir şirketin %20 kar ettiğini kabul edersek dönem sonunda şirketin beher hissesinde diğer etkenlerden bağımsız olarak %20 artış olması gerekir. Bu durumda 1 hissenin değeri dönem başında 1 TL iken dönem sonunda 1,2 TL olacaktır. Bu hem şirket açısından hem hisseleri elinde bulunduranlar açısından böyle olmalıdır. Elde edilen karın, diğer etkenlerden bağımsız olarak ve hiç bir kısıtlama olmaksızın şirketin dilediği gibi tasarrufta bulunabileceği varsayımı altında, yedeklerde tutulması, dağıtılması ve sermayeye ilave edilmesi durumları öncelikle şirket açısından değerlendirildiğinde:

1- Yedeklerde tutulması halinde şirketin ödenmiş sermayesinde bir değişiklik olmamakla birlikte öz sermayesi zaten %20 artmış, beher hissenin piyasa değeri 1,2 TL olmuştur. Hissedarlar açısından da kar elindeki hissenin değerine yansımakla birlikte kayıtlarda bir değişiklik olmamakta ve elden çıkarılmadığı müddetçe realize edilmemektedir.

Vergilendirme açısından genel rejim geçerlidir. Kar eden şirket süresinde beyanname vererek kurumlar vergisi ödeyecektir. Hissedarlar ise hisseleri ellerinde tuttuğu sürece vergilendirilmeyecek, satılması durumunda elde edilen kar üzerinden gerçek kişiler için -elde tutulma süresine bağlı olarak- tevkifat veya beyan usulü çerçevesinde vergilendirilebilecek, tüzel kişiler ise genel rejim çerçevesinde vergilendirilebilecektir.

2- Karın dağıtılması durumunda şirket açısından şirketten nakit çıkışı olacak ve dağıtılan tutar kadar hem şirketin öz sermayesinde hem de beher hissenin piyasa değerinde bir azalmaya neden olunacak, ancak şirketin ödenmiş sermayesinde herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Sermayedarlar açısından ise dağıtılan tutar kadar varlıklarında doğrudan bir artış olacak ve bu tutar dilendiği şekilde tasarruf edilecektir. Ancak elde tutulan hissenin nominal değerinde bir değişiklik olmamakla birlikte piyasa değerinde dağıtılan kar oranı kadar bir azalma olacaktır. Sonuçta karın yedeklerde tutulmasıyla dağıtılması arasında sermayedarların reel varlıkları açısından bir farklılık bulunmamakla birlikte gerçek durum kayıtlara yansımaktadır.

Vergilendirme açısından sadece gerçek kişi hissedarlar için elden çıkarma durumu geçerlidir, diğerleri için aynı değerlendirme geçerlidir.

3- Karın sermayeye ilave edilmesi durumunda şirket açısından nakit çıkışı olmaması nedeniyle öz sermayede bir değişiklik olmayacak ancak şirketin ödenmiş sermayesi artırılan tutar kadar artacaktır. Sermayedarlar açısından ise farklılık beher hissenin piyasa değeriyle nominal değeri arasındaki farkın eşitlenmesi şeklinde olacaktır. Şirket kar etmesi nedeniyle beher hissenin piyasa değerinde kar artış oranı kadar bir artış olmuştu. 1 TL nominal değeri olan 1 hissenin piyasa değeri 1,2 TL ye çıkmış iken sermaye artırımı nedeniyle elimizde 1,2 adet hisse olacak ancak (şirketin hem ödenmiş sermayesinin artması hem de öz sermayenin korunması nedeniyle oluşacak artıştan (sinerji) bağımsız olarak) nominal bedelde bir değişiklik olmadığı için sonuçta elimizde yine 1,2 TL değerinde hisse olmaya devam edecektir. Bu durumda da sonuçta sermayedarların reel varlıkları açısından karın yedeklerde tutulması, dağıtılmasıyla sermayeye ilave edilerek bedelsiz hisse dağıtımı açısından bir farklılık bulunmamakla birlikte gerçek durum yine kayıtlara yansımaktadır.

Vergilendirme açısından ise işlemler kayıtlara yansıdığı için kar dağıtımından bir farklılık bulunmamaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının iştiraki bulunan ..GMYO nın 2011 yılında önceki yılına ait karını dağıtmayarak sermaye artırımı yoluna gittiği ve bu suretle ortaklarına bedelsiz hisse senedi dağıttığı ve Davacı şirkete 3.092.775 TL bedelsiz hisse verildiği, iptali istenilen genel tebliğle kardan ayrılan yedekler kullanılarak yapılan sermaye artırımı sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesinin kar dağıtımı olarak kabul edilmesi nedeniyle dağıtılan ve iştirak kazancı olarak kabul edilen ve istisna kapsamında bulunmayan toplam hisse senedi bedelini kurum kazancına dahil ederek kurumlar vergisine tabi olmaması gerektiğinden bahisle ihtirazi kayıtla beyanda bulunduğu, 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden yapılan tahakkukun buna ilişkin kısmının iptali ve ödenen tutarın faiziyle birlikte iadesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Yukarıda yer verilen değerlendirmeler çerçevesinde, kar payının nakit olarak alınmasıyla bedelsiz hisse senedi veya iştirak hissesi olarak alınması arasında gelirin elde edilmesi yönünden bir fark bulunmadığından karın sermayeye eklenmesi sonucunda bedelsiz hisse alan ortak şirketin öz sermayesinde bir artış meydana gelmekte ve kurum kazancı oluşmaktadır. Bu bağlamda şirketlerin karlarını sermayeye eklemeleri neticesinde, şirket ortakları bedelsiz hisse senetlerine ya da ortaklık paylarına sahip olmaktadırlar. Buna göre şirketlerin elde ettikleri pay senetlerini satmaları veya başka şekillerde tasarruf etmeleri mümkün bulunduğundan bedelsiz pay senetlerini elde eden şirketlerin bu pay senetlerinin bedellerini de gelir olarak kaydetmeleri gerekmektedir.

Bu durumda dönem karından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesiyle fiilen kar payı dağıtılması arasında fark bulunmadığı anlaşıldığından uyuşmazlık konusu düzenlemeyle ihtirazi kayıtla verilen 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden yapılan tahakkukta hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

[mks_separator style=”solid” height=”2″]

Kaynak: Palmiye Yazılım


Bu Yazıyı Paylaşın