Deve Sidiğinde Şifa Arayan Bir Ekonomik Analiz

Bu ülkede ekonomi hakikaten %5 büyüyorsa, ben eşşeğim diye anırırım. Yok öyle bir şey ya. TÜİK ciddi ölçüm hataları yapıyor. Ayrıca Kredi Garanti Fonu’nun büyümeye katkı sağladığı filan da palavra. Bu ülkede ekonomiye şifa niyetine deve sidiği içiriyorlar, millet de aval aval bakıp “He, he, he, bakın ne güzel işler iyiye gidiyor” diye rapor ve makaleler yazıyor. Size bugün ISO’nun sanayide ikinci 500 büyük şirket anketinden yola çıkarak işlerin hiç de göründüğü gibi olmadığını ve NİYE batmaya mahkum olduğumuzu bir kez daha anlatacağım.

Ama önce büyüme rakamlarına niye inanmadığımı açıklayayım. Yahu, büyüme tüketim ağırlıklı, o zaman bütçede dahilde tüketimden alınan KDV ve ÖTV’nin patlaması lazım, değil mi? Nerede?

Bakın yılın ilk altı ayında her iki kalem de reel olarak gerilemiş. Diyorlar ki, bazı mallarda vergi indirimine gidildi, ondan. Fark etmez, öte yanda hayvan gibi Vergi Affı hasılatı var. Karşılıyor birbirini. İkinci bir açıklama da devlet vergi toplayamıyor. Doğrudur, Bloomberg’den dostum Kerim Karakaya paylaşıyor aşağıdaki grafiği. Bakın tahakkuk/tahsilat oranı nasıl düşüyor:

İlk soru, bizim merkezi bütçe tahakkuk oranına göre düzenlenmiyor mu? Vallahi bilmiyorum, lütfen bilen beni aydınlatsın. İkinci soru, Devlet Baba, niye tahsilat yapmıyorsun? Ekonomi %5 büyürken, herkesin ödemesi lazım değil mi? Yok kardeşim, büyüme yanlış ölçülüyor.

Kredi Garanti Fonu’na gelince. Dün ParaAnaliz’de Financial Times’dan bir haber tercüme ettik. Muhabir Türk şirketlerine kredileri sormuş. El cevap:

“Ankara’da balık restoranı sahibi ise düşen TL’ye karşı hedge yapmak için dolar satın aldığını belirtiyor. Genç işadamlarının çevrelerindeki diğer kişiler de kredileri borsada yatırım yapmak için kullandıklarını dile getiriyor. Serkan (bir kredi kullanan) gülerek “Biliyorum, bu doğru değil. Ancak en azından bugün yemek yiyebiliyoruz” diyor.

Afiyet, olsun vadesi gelince nasıl ödeyeceksin? Bu yolun sonu kötüdür diyorum, gülüyorsunuz. Peki o zaman AKP’nin eski bakanı Ömer Dinçer’den dinleyin:

“Büyümede en büyük payı kamu harcamaları alırken, özel sektör yatırımları negatif çıktı. Bilindiği gibi, kamu harcaması ve inşaat sektörü, üretim ekonomisi ve sermaye devri yaratmaz. Üstelik bu arada üretim ekonomisi geliştirilmezse uzun vadede sorun olur. Dolayısıyla, kalıcı katma değer ve istihdam yaratmak özel sektör yatırımlarıyla mümkündür.

***

Azalan dış ticaret açığı ekonomi için güzel bir işaret olsa da yatırım için gerekli makine ve teçhizat, bilgisayar gibi sermaye mallarında önemli bir düşüş gözleniyor (% 35). Yılın ilk 6 ayında da sermaye malı ithalatı düşüş yaşadı (% 21.2). Bu, üretime yönelik yatırımın yapılmadığı anlamına geliyor. Nitekim aramalı ithalatının artması (% 19.8) bu durumu teyit ediyor. İhracatın ve sanayi üretiminin artması, kısmen verimlilik kısmen de ithalat kaynaklı gerçekleşti”.

Hadi onu da yalancı çıkartın.

Bakın, bunlar makro veriler. Size şimdi imalat sanayinin ne feci durumda olduğunu anlatacağım. Yıl 2016, büyüme %3.5. ISO ikinci 500 büyük şirket. Yani Türkiye’nin belkemiği olan orta ölçekli şirket. İlk tablomuz geliyor. Satış gelirleri ve karlılık:

Kardeşim, nominal GSYIH %12-13 büyüyor, senin satışların %8,5 nasıl oldu bu ya? Karlılık ise sıfır! ISO’ya göre kabahat yüksek finansman giderlerinde. Kullanma o zaman. Özsermaye kullan. Bak yıllar içinde Borç/özkaynak nasıl düşüyor:

Nasıl özsermaye bulacağım? Ortak bul, melek yatırımcıya git, danışmanlık al, şirketini daha karlı çalıştır, ama şu afyona benzer kredi alışkanlığından uzak dur.

İhracat var mı? O da yok. Bakın Başkan ne diyor sunum yazısında:

“İSO İkinci 500’ün ihracatında üç yıldır üst üste gerileme söz konusu. İSO İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun ihracatı 2014’te yüzde 5,4, 2015’te yüzde 17’lik düşüşlerin ardından 2016 yılında da yüzde 2,8 oranında geriledi ve 7,6 milyar dolara indi. 2016 yılında İSO 500’ün ihracatı artarken, İSO İkinci 500’ün ihracatı gerilemeye devam etti. Gerileme, Türkiye toplam ihracatındaki düşüşün de üzerinde gerçekleşti”.

Sizce bu acıklı değil mi? Bu devlet 15 yıldır orta ölçekli şirketleri ihracata teşvik etmiyor mu? Nerde bu çabanın sonucu?

Niye ihracat yok? Çünkü öncelikle teknolojik ürün üretemiyorsun.

Peki, niye teknolojik ürün üretemiyorsun? Çünkü AR-GE faaliyetlerine para harcamıyorsun!

Niye AR-GE harcaması yapmıyorsun? Ehh, çünkü sermayen ve karlılığın yok. Kısır döngü derler buna dostlarım. Çıkmak zordur. Bazı firmalar çıkar, ama sektör çıkamaz. Onları yöneten kafanın değişip, ödül-ceza mekanizmasını yeniden tasarlaması lazım.

Devam edelim, Bakanlarımız övünüyor, ”Yabancı yatırımcıda Türkiye algısı iyileşti” Bakalım:

Valla iyileştiyse burada yok.

Bu sonuçlar 2017’de daha da kötüye gidecek. Çünkü bu kuruluşlar 150 milyar TL kredi aldı ve finansman giderleri iyice şişecek. O para üretim, yatırım ve teknolojiye gitmediği için nakit akımı da yükselmedi. Dolayısıyla geri ödenmesi de kolay olmayacak.

Peki istisnai bir dönem atlattık, yapılması gereken yapıldı, şimdi ileriye bakalım. Bu manzara değişir mi? Hayır, ASLA değişmez. Okullarda cihat öğretilen bir ülkede değişmesine imkan yok. 21ci Yüzyıl bilgi ve teknoloji yüzyılı, biz ise cehalete tapan bir topluma dönüşüyoruz. Genç neslin yarına hazır olmadığının somut örneğini de vereyim. Milliyet’ten Özay Şendir yazıyor:

“Bu sene yapılan LYS’ye giren lise son sınıf öğrencilerinin istatistiklerini yazalım şuraya:

– 80 matematik sorusundan ortalama 16,15’ine doğru cevap verebilmiş öğrenciler.

– Fizik bölümündeki 30 sorudan ortalama doğru yanıtı 7,26. Bu rakam kimyada 10,83; biyolojide de 10,69 seviyesinde kalmış.

– Ana dilimiz Türkçe testinde 56 soru var, ortalama doğru cevap sayısı 21,78. Coğrafyada 24 soru var, doğru ortalaması 9,2.

– İngilizce, Fransızca ve Almanca testlerinde 80’er soru sorulmuş öğrencilere, ortalama doğru sayısı 40’ı bulan yok”.

İlim yok, Türkçe yok, yabancı dil vasat. Peki sanayici nasıl eleman bulacak da yüksek teknoloji üretime geçecek? Deve sidiği mi içirecek işçilere?

Kaynak: Paraanaliz.com-Atilla Yeşilada

Bu Yazıyı Paylaşın