Bu Haberi Okumadan Çay İçmeyin

Üretimi Cumhuriyetle birlikte başlayan çayı Türkiye öylesine sevdi ki bugün dünyanın en fazla çay tüketen ülkesi konumunda. 1923 yılında Zihni Derin’in öncülüğünde Rize’de üretilmeye başlayan çay bitkisi bölge toprağını, toprak da anavatanı olan Çin’den gelen bu yeni konuğunu çok sevdi. Ancak zamanla artan üretim potansiyeli bilinçsizce kullanılan suni gübrelerle toprağı asitleştirerek çay üretimini tehdit eder boyuta gelince TEMA Vakfı’nın öncülüğünde başlatılan ‘Her Dem Toprak İçin’ projesiyle Rize’de adeta organik çay üretimi seferberliği yürütülüyor. Bir yıl içinde 6 bini aşkın insana ulaşarak bilinçlendirme çalışması yürüten projenin yürütücüsü ve TEMA Ankara Temsilcisi Nevzat Özer, Rize’de 30’a yakın meslek ve üretici örgütünün katılımıyla gerçekleştirilen çalıştayın ardından organik çay üretiminde gelinen noktayı özetledi, yapılması gerekenleri sıraladı ve bir kez daha anımsattı: “Toprak Yoksa Çay da Yok!”

HER DEM TOPRAK İÇİN…

Türkiye’nin çay bahçesi konumundaki Rize’de TEMA öncülüğünde yürütülen organik çay üretimini yaygınlaştırmayı amaçlayan projede alınan yol ve yapılması gerekenlerin tartışıldığı çalıştay 30’a yakın üretici ve meslek örgütünü bir araya getirdi. ‘Her Dem Toprak İçin’ başlığını taşıyan projenin yürütücüsü ve aynı zamanda TEMA Ankara Temsilcisi olan Nevzat Özer, kimyasal gübrelerin azaltılmasına yönelik çalışmaların, iyi tarım ve organik tarım doğru genişlediğini belirterek bir yılda 6 binden fazla insana ulaştıklarını kaydetti.

ÜRETİCİLER VE MESLEK ÖRGÜTLERİ ÇAY İÇİN RİZE’DE BULUŞTU

Eğitim ve farkındalık yaratma çalışmalarının en önemli ayağını sivil toplum örgütlerinin desteği ve iş birliğinin oluşturduğuna dikkati çeken Özer, TEMA’nın çağrısıyla Rize’de buluşan üretici ve meslek örgütleri ile akademisyenlerin organik çay tarımına geçiş sürecindeki gelişmeleri değerlendirerek eksikleri ve çözüm önerilerini tartıştıklarını kaydetti.

PROJE YÜRÜTÜCÜSÜ ÖZER: ‘ÖNCELİKLİ SORUN YANLIŞ GÜBRELEME’

Çalıştayın ardından katılımcılar adına ortak bir açıklama yapan TEMA Ankara Temsilcisi Nevzat Özer, çay tarımının hem ülkemiz hem Doğu Karadeniz Bölgesi için ekonomik, sosyal ve kültürel olarak büyük önem taşıdığına değindi. Alternatifi olmayan bu tarımın kuşaklar boyunca kesintisiz olarak sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen Özer, şunları dile getirdi: “Bu düşünceden hareketle bir yıl önce Rize Ziraat Odası Başkanlığı Toplantı Salonunda sürdürülebilir çay tarımı açısından öne çıkan sorunlar, nedenleri, çözüm önerileri, kurumlara düşen roller ve koordinasyon konularının tartışıldığı bir toplantı düzenlenmişti. Toplantıya katılan 30’a yakın kurum, kuruluş ve akademisyenin ortak kararıyla çay topraklarındaki aşırı ve yanlış gübre kullanımının yol açtığı sorunlar öncelikli sorun olarak belirlenmiş ve harekete geçme çağrıları yapılmıştır.”

“AŞIRI GÜBRE KULLANIMI TOPRAK CANLILARINI YOK ETTİ”

Çay tarımının sürdürülebilir olmasının ilk şartının sağlıklı ve üretken topraklar olduğunun altını çizen Özer, TEMA’nın davetiyle gerçekleştirilen çalıştayda alınan ortak kararlara ilişkin temel konuları ise şöyle özetledi: “Çay topraklarında asitleşme bitki yetiştiriciliğini tehdit edecek sınırlara gelmiştir. Aşırı ve yanlış gübre kullanımıyla doğal gübre fabrikaları olan toprak canlıları önemli ölçüde kaybedilmiştir. Topraktaki besin maddesi açığı suni yollarla karşılanmaya çalışılmış, bu durumu daha da kötüleştiren kısır bir döngüye neden olmuştur. Topraklar su ve hava kapasitesini kaybederek sıkışmış, yüzeyin sıkışması kök gelişimi yanında besin maddelerinin kolaylıkla yıkanarak kaybolmasına yol açmıştır. Yıkanan kimyasal gübreler su kaynaklarında ciddi nitrat kirlenmeleri yaratmaktadır.

“BAKANLIĞIN ORGANİK ÜRETİME GEÇİŞ KARARI MEMNUNİYET VERİCİ”

Toprak yapısındaki bozulma kaliteli yaş çay yaprağına, dolayısıyla kaliteli, randımanı yüksek kuru çay üretimine de engel oluşturmuştur. Uygulanan tarım teknikleri önemli hatalar içermektedir. Tarımda kullanılan kimyasal gübrelerin seçimi ve miktarındaki yanlışlar kadar uygulama süreçleri de, gübrenin veriliş şekli, zamanı, bir defada verilmesi gibi önemli hatalar yapılmaktadır. Üreticinin eğitimsizliği, çay alanlarındaki parçalanma, hızla yaygınlaşan yarıcılık sistemi bu durumu daha da kötüleştirmektedir. Bakanlığın organik çay üretimine geçiş kararı memnuniyet vericidir. Son bir yılda konu sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve basınımızın da önemli katkılarıyla bölge ve ülke gündemine taşınmış, Milli Tarım Politikaları içerisinde yer bulmuştur.

TARIMDAKİ BÜYÜK DÖNÜŞÜM ÖNCESİ BUNA DİKKAT EDİLMELİ

Bu hayati konunun Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca öncelikle programa alınmasından bütün paydaşlar memnunluk duymaktadır. Üretiminde hiçbir kimyasal maddenin kullanılmadığı bir tarımın doğaya olduğu gibi insan sağlığına, refahına da değer katacağına inanılmaktadır. Ancak, tarımdaki bu büyük dönüşümü gerçekleştirirken aşağıdaki hususların dikkate alınmasını çok önemli görüyoruz.”

“GÜBRE KONUSUNDAKİ KARGAŞALAR GİDERİLMELİ”

Üretici örgütleri, STK’lar, meslek örgütleri, kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör temsilcileri gibi tüm tarafların karar süreçlerine katılımının sağlanarak açık ve şeffaf olunması gerektiğine de vurgu yapan TEMA Ankara Temsilcisi Özer, konuyla ilgili yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Amaç birliği içerisinde stratejik bir planlama yapılmalıdır. Planlamanın önceliği teknik, idari ve hukuki altyapının düzenlenmesine verilmelidir. Organik tarım ve çay kanununda bu hususlar ayrıntılı olarak yer almalıdır. Kimyasal gübrelerin kullanılmaması ile oluşacak bitki besin maddesi açığının nasıl karşılanacağı, uygulama esasları, nasıl temin edileceği net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Organik gübre, toprak düzenleyiciler, mikrobiyal gübreler konusundaki kargaşa giderilmelidir. Gübreyi üreticiye ulaştıran Kooperatif, Oda gibi üretici örgütlenmelerinin teknik kapasiteleri güçlendirilmelidir. Bu kuruluşlar gübre fabrikalarının manipülasyonlarıyla karşı karşıya bırakılmamalıdır.

ORGANİK ÜRETİMDEN DOĞACAK AÇIĞIN İTHALATLA KAPATILMASI RİSK

Organik tarım çay üretiminde bir düşüşe neden olmamalıdır. Gerekirse toprak yapısının düzeltildiği bir süreç içerisinde kademeli bir geçiş düşünülmelidir. Ülkemiz yılda 1.250 bin ton yaş çay üretimi ile kendi iç tüketimini zorlukla karşılamaktadır. Hatta önemli miktarda yabancı çay tüketimi de söz konusudur. Organik tarımdan doğacak çay açığının ithalatla kapatılması, bunun halkın damak tadında hızlı değişikliklere neden olmasının yaratacağı riskler en kritik konudur. Organik tarım destekleri birim alandan alınacak verim ve kaliteyi artıracak, ekolojik, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğe hizmet edecek şekilde düzenlenmelidir. Destek arazi durumuna göre değil mutlaka ürüne uygulanmalı ve üretimi teşvik edecek ciddi disiplinler içermelidir. Bölgede arazi mülkiyet durumundaki belirsizlikler nedeniyle desteklemeler de tapu şartı yerine çay ruhsatları dikkate alınmalıdır. Organik gübre ve ekipman desteği düşünülmelidir.

BÖLGEDE ANALİZ LABORATUVARLARI KURULMALI

Bölgede üreticiye hizmet verecek toprak analiz laboratuvarları hızla kurulmalıdır. Çay bahçelerinde başlatılan gübre denemeleri en az 3 yıl sürdürülmeli ve ciddiyetle takip edilmelidir. Önerilen organik gübreler ve tarım teknikleri örnek bahçelerle üreticilere gösterilmelidir. Sektörle ilgili bütün gelişmeleri düzenli izleyen, bilgiye kolayca ulaşabilen, sivil toplum kuruluşlarından oluşacak bir izleme komitesi oluşturulmalıdır. Bu komite daha sık aralıklarla paydaşları bilgilendirmelidir. Çay tarımı 70 yılda bölgenin kaderini değiştirmiştir. Göçü, yoksulluğu önlemiş ekonomik sosyal gelişimin dinamiği olmuştur. Toprağın oldukça kıt, arazinin dik, yağışın yüksek olduğu bu bölgede çay tarımı alternatifsiz bir ürün durumundadır.

“TOPRAK YOKSA ÇAY DA YOK”

Bu topraklarda nice 70 yıllar daha çay üretmek istiyorsak toprağı verimli ve üretken kılmak zorundayız. Bizler bu topraklarda yaşayan son nesil değiliz, gelecek kuşakların hakkını korumak gibi ahlaki, vicdani bir sorumlulukla da karşı karşıya olduğumuzun farkındayız. Sağlıklı topraklar, sağlıklı ürünler, sağlıklı insanlar. Toprak yoksa çay da yok.”

PROJE BİRÇOK ÜRETİCİ ÖRGÜTÜ VE STK’YI BİR ARAYA GETİRDİ

TEMA Vakfı’nın öncülüğünde başlatılan ‘Her Dem Toprak İçin’ projesi, Rize Ziraat Odası, Rize Merkez Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Rize Muhtarlar Derneği, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Rize Şubesi, Rize Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası, Türkiye Ziraatçılar Derneği Rize Şubesi, Rize Ticaret Borsası, Çay Üreticileri Dayanışma Derneği, Çayeli Muhtarlar Derneği, Fındıklı Organik Tarım Derneği, Fındıklı Ziraat Odası, Ardeşen Ziraat Odası, Senoz Yöresi Derneği, Rize Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Çamlıhemşin Ziraat Odası, Karasu Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Pazar Ziraat Odası ve İkizdere Muhtarlar Derneği gibi kuruluşları bir araya getirdi.

TÜRKİYE’NİN ÇAY ÜRETİMİ VE ÇAYLA İLGİLİ BİLMENİZ GEREKENLER

-Her Dem Toprak İçin projesinin kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yayınladığı bilgilere göre Türkiye’de yaklaşık 76 bin dekar alanda çay tarımı yapılıyor ve Türkiye, çay tüketimi açısından dünyanın en çok çay tüketen ülkesi konumunda yer alıyor.

-1923 yılında çay ve narenciye fidanlığı kurmak üzere Rize ye gönderilen Zihni Derin, Türkiye’de ilk çay tarımının başlamasına ve yayılmasına da önderlik etti.

-Daha önce başka bir tarım ürününün yetiştirildiği topraktan hoşlanmayan nazlı bitki, dünyanın belli bölgelerinde yetiştirilebilirken, Türkiye’de sadece Doğu Karadeniz’de Rize çevresini yaşam şartlarına uygun buldu.

-Dünyada çay üreticisi ülkeler arasında çay bitkisi üzerine kar yağan tek ülke Türkiye. Bu nedenle Türk çayında hastalıklar ve haşere oluşmadığından ilaçlama yapılmıyor ve Türk çayı dünyanın en organik çayı olarak kabul ediliyor. Günlük içecek tüketimimizin önemli bir bölümünü karşıladığımız çay, birçok hastalığa da iyi geliyor. Ülkemizdeki çay tiryakileri çayın mükemmel tadını tam olarak hissetmek istiyor. Türk çayında ideal demlenme süresi ise 20 dakika.

-Fermentasyon, çay yaprağının havayla temas ederek, özsuyunun oksijenle yanması sebebiyle kararmasıdır. Oksidasyon ile birlikte çayda renk, burukluk, parlaklık, koku ve aroma oluşuyor. Bu, çayın kalitesini belirleyen kimyasal değişikliklerin olduğu aşama olarak biliniyor.

-Yeni koparılmış çay yaprağı, koşullara bağlı olarak yüzde 70-80 arasında değişen miktarda su içerir. Böyle bir taze çay yaprağı kıvrılmak istenirse kırılmalar ve küçük parçacıklar oluşuyor. Soldurmayla su oranı yüzde 50-55 arasına iner. Kırılma yerini kıvrılmaya bırakıyor.

-Çay bitkisinin ekonomik ömrü 100 yıl olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla Türk çayının gelecek kuşaklara aktarılması için çay üreticilerinin çay ekimi ve hasadı konusunda bilinçlendirilmesi ve doğru tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekiyor.

-Türkiye, çay tarım alanlarının genişliği bakımından dünyada üretici ülkeler arasında 8. sırada, kuru çay üretimi yönünden 5. sırada, yıllık kişi başına tüketim bakımından ise 4. sırada yer alıyor.

-Karadeniz’in eğimli arazi yapısı nedeniyle dağların eteklerine kurulan bahçelerde yetişen çay, bölgede ‘yeşil altın’ olarak anılıyor.

Kaynak: Odatv.com-Yusuf Yavuz

Bu Yazıyı Paylaşın