Birlikte Yaşama Olgusunun Gerçekleşip Gerçekleşmediğinin Tespiti İçin Mahalle Esnafı Dinlenilmelidir

T.C.
YARGITAY
Onuncu Hukuk Dairesi

Esas No : 2016/8250
Karar No : 2017/4867
Tarih : 06.06.2017
KAVRAM:
  • ÖLÜM AYLIĞININ YENİDEN BAĞLANMASI VE ÖDENMEYEN AYLIKLARIN TAHSİLİ İSTEMİ
  • DAVACI VE ESKİ EŞİN BOŞANDIKTAN SONRA BİRLİKTE YAŞAMA OLGUSUNUN GERÇEKLEŞİP GERÇKLEŞMEDİĞİNİN TESPİTİ GEREĞİ

İÇTİHAT METNİ

Dava, kesilen ölüm aylığının kesildiği tarihten itibaren faiziyle iadesi ile aksine kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Hakkında verilen boşanma kararı kesinleşen davacıya, babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle kesildiği anlaşılmaktadır.

Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalıdır.

Belirtilen açıklamalar nazarında mahkemece, davacı ve eski eşin boşandıktan sonraki döneme ilişkin olmak üzere, medula sisteminde geçen adres bilgilerinin aynı olup olmadığı ile hastane muayene evrakları (denetmen raporunda yapılan tespite göre) araştırılmalı, şahısların bu dönemdeki kayıtlı tüm adreslerinin bulunduğu mahalle muhtar ve azalarından yeteri kadarı dinlenilmeli, denetmen raporunda isimleri …, … ve … hanım (site çalışanı) olarak belirtilen şahıslara ulaşılmaya çalışılarak bilgilerine başvurulmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı varsa bildirmiş oldukları adresleri belirlenmeli, yine bu dönemdeki kayıtlı tüm adreslerde bilgisi olabilecek esnaflık yapan, market, manav vb. işyerleri çalışanları tespit edilerek dinlenilmeli, davacı ile eski eşin denetmene verdikleri ifade ile tanık beyanları karşılaştırılmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.

Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ :

Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.06.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın