Antik Mısırlılar Kedilerini Neden Bu Kadar Çok Sevdi?

Uzun zaman önce, insanlığa öfkelenen ve onları suçlarından dolayı cezalandırmak isteyen Antik Mısır Güneş Tanrısı Ra, aslan başlı kızı Sekhmet’i göndererek onları düzene sokmak istedi. Sekhmet intikam arayışını çok şiddetli bir şekilde yerine getirdi, ancak Ra kısa bir süre sonra yanıldığını fark etti. Vahşi çocuğunu sakinleştirmeye çalışan yaşlı tanrı onu, arzuladığı kan yerine uyutucu özellikteki kırmızı birayla yatıştırdı. Sonunda Sekhmet kıvrılıp uyudu ve vahşi aslan barışçıl bir kedi haline geldi.

Efsaneye öykünür bir biçimde Washington’da yer alan Arthur M. Sackler Galeri’de 14 Ekim’de açılan ‘Kutsal Kediler: Mısır’ın Antik Kedileri’ adlı sergide ziyaretçileri ilk olarak MÖ 3000’ler ile Yeni Krallık Dönemi arasına tarihlenen Sekhmet’in büstü karşılıyor. III. Amenhotep tarafından yaptırılan yüzlerce sanattan biri olan bu büst, adeta aradan geçen yüzyılların ağırlığını taşıyor: örneğin, bir zamanlar başını süsleyen güneş diski, çoktan düşmüş, ancak yine de ağzının etrafından yayılan narin bıyıklar ve ipek kürke işaret eden kulakların dokusu Mısır heykeltıraşlığının özenini hala daha sergileyebiliyor. (Evcil Kedinin Arkeolojisi)

Kutsal Kediler sergisinde yer alan koltuk ayaklarından oyun parçalarına, küçük muskalardan büyük heykellere kadar neredeyse her eser, sevgi dolu bir cazibeye sahip. Sergi küratörü Antonietta Catanzariti’nin aktardığına göre, Mısırlıların kedilere taptıklarını düşünmek bir hata. Bunun yerine, kediler ile ilahilik arasındaki bağlantı, bu hayvanların kendilerine karşı davranışlarının dikkatli bir gözleminden doğdu.

Catanzariti, “Mısırlıların aslında yaptıkları, kedileri, doğal hayatlarındaki tavırlarını belirli tanrılarla ilişkilendirmekti. Her şeyin anlamı vardı. Evi fareden koruyan bir kedi ya da yavrularını koruyan bir kedi… Bunlar belirli bir tanrıçaya atfedilen durumlardı.” diyor.

Pek çok objenin spesifik nitelikleri bulunuyor, örneğin aslanların, soyluların ikonografisinde sembolik bir işlevi bulunuyordu. Sergi içinde “Kediler ve Krallar” bölümünde görüldüğü gibi, sakin bir şekilde betimlenen bir kedi heykeli, kralın yönetim dönemi boyunca güven sağladığını belirtilebilir. Başka bir odada ise isminin anlamı ‘kedicik’ olan Prenses Mayet’in tahta tabutu bulunuyor. (Antik DNA’ya Göre Kediler Evcilleşmeye Kendileri Karar Verdi)

Ayrıca, eserlerin birçoğunda konu edinilen Tanrı Bes de serginin baş karakterleri arasında. Tipik olarak kaslı bacaklarıyla cüce benzeri bir figür olarak gösteriliyor olsa da Bes’in neşeli özellikleri bazen daha çok bir kediyi andırıyor. Catanzariti Bes için, “kendi tapınağına sahip olmayan bir tanrıydı” diyor. Bes, “bu sebeple, hane ile ilgili her yerde bulunabiliyordu”, başka bir deyişle, aynı bir kedi gibi özgürce dolanırken, insanların bulunduğu her yeri evi yapabiliyordu.

Bazı durumlarda, bir kedi ile ilgili bir obje ile belirli bir tanrı ya da tanrıça arasındaki bağlantıyı tanımlayabilmek, oldukça detaylı uzmanlık bilgisi gerektirir. Bazen objenin nerede bulunduğu, örneğin Bastet’e ithaf edilen bir tapınakta, diğer durumlarda ise ayrıntılar, örneğin Horus’un gözü gibi, ilave ipuçları sağlar. (Kediler İlk Tarımcılar ve Vikingler Sayesinde Dünyaya Hakim Oldu)

Koleksiyonda sergilenen başka tuhaf objeler de bulunuyor. Hepsinden daha çarpıcı olanı ise iyi korunmuş haldeki kedi mumyası. Catanzariti, “kedi mumyalarının bir kurban ya da sunu olarak tapınaklara adandığını” belirtiyor.

Kaynak: Arkeofili.com

Bu Yazıyı Paylaşın