Adi Ortaklığın Feshi ve Tasfiyesine İlişkin Davalara Bakma Görevi Genel Mahkeme Olan Asliye Hukuk Mahkemelerine Aittir

 

T.C.
YARGITAY
Üçüncü Hukuk Dairesi
Esas No : 2016/3445
Karar No : 2017/14215
Tarih : 19.10.2017
ÖZET :
  • ADİ ORTAKLIĞIN TASFİYESİ
  • TİCARİ ÜNVAN VE İNTERNET SİTESİNDEKİ KULLANIMIN SONA ERDİRİLMESİ İSTEMİ
  • ADİ ORTAKLIĞIN FESHİ VE TASFİYESİNE İLİŞKİN DAVALARA BAKMA GÖREVİ GENEL MAHKEME OLAN ASLİYE HUKUK MAHKEMELERİNE AİTTİR

 

İÇTİHAT METNİ

ÖZET :

Adi ortaklık sözleşmesi; iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmeler olup, (TBK 620/1 md.) bu sözleşme türü Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu nedenle, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevi de genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerine aittir.

DAVA :

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın görev yönünden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR :

Davacı, 1983 yılından itibaren….’nde reklamcılık alanında çalışmaya başladığını, 1991 yılından sonra da kendi işletmesini açmak sureti ile devam ettiğini, bu alanda tanınmış bir kişi olduğunu, uzun süredir iş yaptığı, ,,. bu ise isimli şirketin hakim ortağı ve yetkilisi olan davalının kendisine ortaklık teklif ettiğini ve kendisini de bu teklifi kabul ettiğini, davalıya olan güveni sebebiyle yazılı sözleşme yapmadıklarını, davalı ile aralarında sözlü bir adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, davalı tarafın bu aşamada yaklaşık 700.000,00-TL değerinde makine ve nakliye aracını finansal kiralama yolu kiralayarak, adi ortaklığın en başta gereksiz bir şekilde mali yük altına girmesine neden olduğunu, kendisinin bu ortaklığa yılların emeğini ve ticari itibarını koyduğunu, davalının ise çok daha ucuza mal edilebilecek makinelerin finansal kiralama yolu ile satın alınmasından başka hiç bir şey sağlamadığını, makinelerin bedelinin de kendisinin çalışması ile ödendiğini, davalı ile makinelerin borçlarının ödemesinden sonra yazılı sözleşme yapmayı kararlaştırdıklarını, ancak borçlarının bitiminden sonra davalının buna yanaşmadığını ve neticede davalının kendisine bu iş yerinde hiç bir hakkı olmadığını söyleyerek adeta kapının yolunu gösterdiğini, bunun üzerine kendisinin …… adında yeni bir şirket kurarak en baştan çalışmaya başladığını, adi ortaklığın davalının bu hileli davranışları ile sona erdiğini, bu nedenle tasfiye payının ödenmesi gerektiğini, ayrıca bu otaklıkla birlikte davalının kendisine ait olan müşteri portföyüne de sahip olduğunu belirterek, haksız rekabetin önlenmesi amacıyla davalının ticari unvanında ve internet sitesinde “Nokta Reklam” ibaresinin kullanılmasının durdurulmasına, ticaret siciline tescil edilmiş ise silinmesine, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araç ve makinelerin imhasına, kendisinin 25 yıl boyunca kullandığı 331 33 66 nolu telefonun davalı tarafça kullanılmasının durdurulmasına ve telefonun yeniden adına kaydedilmesine, davalı tarafın hileli davranışları nedeni ile sona eren adi ortaklığın belirlenecek olan tasfiye payının şimdilik 5.000,00-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın öncelikle husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacı ile aralarında bir adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını, davacının kendisine başvurarak borç batağı içinde olduğunu söyleyip yardım istediğini, bunun üzerine kendisine ait şirkette davacıyı işe aldığını, … kayıtlarının incelenmesi ile bu durumun anlaşılacağını, davacının bir süre reklam departmanında işçi olarak çalıştıktan sonra istifa ederek işten ayrıldığını, kendisinin her türlü iş ve işlemini kendi şirketi adına yaptığını, davacının sahibi olduğunu iddia ettiği Nokta Reklam isim ve ünvanının kullanılmadığı gibi davacı adına kayıtlı telefon numarasının kullanımının da söz konusu olmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 68. maddesine dayanan alacak davası olup, bu davalara bakma görevinin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri ait olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, Mahkememizin görevsizliğine, Kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içinde tarafların başvurusu halinde dosyanın fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi olarak görevli ….. asliye hukuk mahkemesi ’ne gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.

1-) Somut olayda davacı taraf, davalı ile aralarında adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu ileri sürerek bu davayı açmış ve adi ortaklığın feshinden kaynaklı tasfiye payı alacağı ile birlikte haksız rekabetin önlenmesine ilişkin taleplerde bulunmuştur. Davacının iddia ve talebine göre, taraflar arasındaki temel ilişki adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacının haksız rekabetin önlenmesine ilişkin diğer talepleri ancak adi ortaklığın ispatı halinde tasfiye aşamasında dikkat alınacak hususlardır.

Adi ortaklık sözleşmesi; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmeler olup, (TBK 620/1 md.) bu sözleşme türü Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu nedenle, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevi de genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerine aittir.

Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkindir ve taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.

O halde mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 68. maddesine dayanan alacak istemine ilişkin olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir.

2-) Bozma nedenine göre, davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ :

Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’un 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

[mks_separator style=”solid” height=”2″]

Kaynak: Palmiye Yazılım


Bu Yazıyı Paylaşın